Gazete Emek - CHP'de genel başkan değişiminin yaşandığı kurultaya dikkat çeken Akşener, olası yerel seçim ittifakına da bir kez daha kapıyı kapattı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 

Ekonomiye yönelik mesajlar veren Akşener, enflasyon verilerine dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 65'e çıkardığını anımsatan Akşener, "Bakalım, gelen güncellemeler milletimizin, sokakta hissettiği, gerçek enflasyona, sonunda yetişilebilecek mi?" diye konuştu.

AKP iktidarını Filistin-İsrail hattında devam eden çatışmalardaki politik tutuma yönelik uyaran Akşener, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın Türkiye ziyaretine dikkat çekti:

"ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz günlerde, ülkemizi ziyaret etti. Ziyaret sonrasında, yapılan açıklamad bir nokta, özellikle dikkatimizi çekti. Deniyor ki; Gazze'den sivillerin çıkarılması konusunda, farklı bölge ülkelerini, ziyaret etmişler ve önemli adımlar atılmış. Öncelikle şunu söylemek isterim Netanyahu’nun, Filistin’de yol açtığı mezalimin karşısında çözüm yolu, sivilleri bölgeden çıkartmak değil katil Netanyahu’yu, bir an önce durdurmaktır."

"KİMSENİN ARKASINDAN HANÇER VURMADIM"

Konuşmasının devamında yerel seçimlere değinen Akşener, "Biz önce ben değil önce milletimiz diyen bir siyasi partiyiz. Her daim önce millet, önce memleket dedik. Önce ben diyenlerin aramızda işi yok" dedi. 

CHP'de genel başkan değişiminin yaşandığı kurultaya yönelik mesajlar veren Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "(Cumhurbaşkanlığı seçimi) Sırtımdaki hançerlerle seçime girdim" sözlerine yanıt verdi.

Akşener, "Kimsenin arkasından hançer vurmadım. Herkesin hak ettiği takdirde (Boğazını göstererek) ya şurasına ya kalbine vururum" diye konuştu. Akşener, olası yerel seçim ittifakına da bir kez daha kapıları kapattı. 

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları; Türk Dünyası’nın, vazgeçilmez bir parçası olan, bu kadim coğrafyadan, böylesine kıymetli bir emaneti almış olmaktan, son derece mutluyum. Çünkü bugün, 8 Kasım. Çünkü bugün;

Azerbaycan, Türkiye ve Türk Dünyası için, çok anlamlı bir gün. Bugün 44 gün süren, Karabağ Savaşı'nda Şuşa’nın alınmasıyla taçlanan, Milli Zafer Günü'nün, üçüncü yıldönümü. Biliyorsunuz savaşı sonlandıran anlaşma, 10 Kasım’da imzalanmıştı. Ancak, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in, kararnamesi ile Zafer Günü, Şuşa’nın işgalden kurtarıldığı gün, olarak belirlendi. Çünkü 10 Kasım, Türkiye’nin büyük mateminin günüydü. İşte bu karar bile, iki kardeş halkın, aynı sevinci, aynı kederi paylaştığını ve sonsuza kadar sürecek birliğini, bir kez daha vurguluyor.

Biz, İYİ Parti olarak Karabağ’ın özgürlük mücadelesinde, her zaman olduğu gibi, bundan sonra da, can Azerbaycan’ımızın yanında olacağız. Çünkü Karabağ, Azerbaycan’dır. Ve Azerbaycan da, büyük Türk milletinin, Kafkasya’daki izdüşümüdür. Evet 2 gün sonra, 10 Kasım. Bu sene, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü, ebediyete uğurlayışımızın, 85’inci yılındayız. Değerli dava arkadaşlarım Mustafa Kemal, bir umuttur.

Susuz kalmış yüreklerin pınarı sahipsiz kalmış milletin, yol başçısı çaresiz kalmış vatanın, dermanıdır. Mustafa Kemal, bir mücadeledir. Pes etmek bilmeyen azmin, ateşi hayalleri gerçek kılmanın, inancı her türden zulme karşı, mukavemet gösterme iradesidir. Mustafa Kemal, bir gururdur. Türk’ün kudretinin simgesi memleketin, dört bir yanında dalgalanan, ay yıldızı Cumhuriyetle birlikte başlayan, bir büyük destanın adıdır.

10 KASIM MESAJI

Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyetimizin, 100’üncü yılına erişmenin, verdiği mutlulukla hep birlikte, aynı duyguda buluşmuştuk. 10 Kasım’da da yine büyük Türk milleti olarak, tek yürek olacak, aynı duygudaşlığı paylaşacağız. Anıtkabir’in önündeki uzanan kuyruklarda, aynı vefayı hissederek, saygıyla dimdik duracağız. Çocuğu, genci, yaşlısı, fark etmeksizin aynı özlemi duyacağız. Saatler, 9’u 5 geçeyi gösterdiği anda, yüreğimizi sızlatan, aynı büyük hüzünle dolacağız.

Ama, diğer yandan da siyasi hayatını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüze, onun temsil ettiği değerlere ve bizlere bıraktığı kutlu mirasa, düşmanlık besleyerek sürdürenlerin, acizliklerine şahit olacağız. Ama ne yaparlarsa yapsınlar kalplerindeki hırsı, kini ve düşmanlığı, bize, dayatamayacaklar. Büyük Türk milletinin, gönlünde parlayan, bir çift mavi göze, gölge düşüremeyecekler. Her Türk gencinin, ruhunda, Mustafa Kemal’i yaşatmasına engel olamayacaklar.

Ne mutlu bize ki İstiklal ve istikbal mücadelemizin, büyük önderini, her geçen gün, daha da iyi anlıyoruz. Ne mutlu bize ki O’nun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için açtığı, kutlu yolda, yine O’nu, örnek alarak yürüyoruz. Ne mutlu bize ki Türk milleti için, ilmek ilmek işlediği, o büyük vizyondan, ilham alıyoruz. Bu vesileyle İYİ Parti olarak, buradan, bir kez daha hem sizlerin, hem aziz milletimizin, hem de, Yüce Allah’ın huzurunda, ondan razı olduğumuzu ilan ediyoruz. Biz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzden razıyız. Allah da, hem mavi gözlü Bozkurt’umuzdan, hem de tüm istiklal kahramanlarımızdan, razı olsun. Ruhları şad, mekânları cennet olsun.

"EKONOMİ YÖNETİMİNİN ENFLASYON İÇİN AÇIKLADIĞI BİR PLAN HALA YOK"

Değerli dava arkadaşlarım milletimizin, enflasyonla olan acı mücadelesi, ne yazık ki, her geçen gün, daha da zorlaşarak devam ediyor. İktidar ise, icraatlarıyla daha doğrusu icraatsızlığıyla ekonomimizdeki krizi, adım adım derinleştirmeye, devam ediyor. Biliyorsunuz, yeni ekonomi yönetiminin, açıklamış olduğu, bir kalkınma programı hâlâ yok. Geçtiğimiz aylarda açıklanan, bir 'Orta Vadeli Plan' var. Hatırlarsınız, daha önce, yine bu kürsüden onun da, aslında bir plan değil bir temenniler dizisi olduğunu söylemiştim.

Değerli dava arkadaşlarım milletimizin, enflasyonla olan acı mücadelesi, ne yazık ki, her geçen gün, daha da zorlaşarak devam ediyor. İktidar ise, icraatlarıyla daha doğrusu icraatsızlığıyla ekonomimizdeki krizi, adım adım derinleştirmeye, devam ediyor. Biliyorsunuz, yeni ekonomi yönetiminin, açıklamış olduğu, bir kalkınma programı hâlâ yok. Geçtiğimiz aylarda açıklanan, bir Orta Vadeli Plan var. Hatırlarsınız, daha önce, yine bu kürsüden onun da, aslında bir plan değil bir temenniler dizisi olduğunu söylemiştim.

Nitekim zaman, yine bizi haklı çıkardı. İktidarın enflasyon temennisi, geçtiğimiz hafta, yeniden güncellendi. Merkez Bankası yüzde 58 olan, 2023 sonu enflasyon tahminini, yüzde 65’e çıkardı. Bakalım, yıl sonuna kadar, daha kaç kere, güncelleme gelecek?

"ÜLKEMİZİN 21 YILDIR GELDİĞİ DURUM ORTADA"

Bakalım, gelen güncellemeler milletimizin, sokakta hissettiği, gerçek enflasyona, sonunda yetişilebilecek mi? Değerli dava arkadaşlarım memlekette herkes, bir şekilde masraflarını kısıyor ama devleti yönetenler, inatla masraflarını kısmıyor. Milletimiz artık, enflasyona karşı, kemer sıkmaktan, nefes alamayacak hâle geldi ama, saraydaki zevkü sefa ortamı, tüm hızıyla sürüyor.

Biz emekli maaşlarını asgari ücret düzeyine çıkartın diyoruz ama ülkemizde 7 bin 500 lira alamayan insanlarımız var. Yahu sizin hiç mi vicdanınız mı sızlamıyor? AKP'de vizyon olmadığı için ülkemizin 21 yıldır geldiği durum ortada. 

"EN BAŞTA GIDA FİYATLARININ ARTIŞINI GÖRÜYORUZ"

Enflasyon rakamlarına, baktığımız zaman; en başta, gıda fiyatlarının artışını görüyoruz. Hâlbuki biz yıllardır; tarımın, gıda üretiminin ve gıdaya erişimin, ne kadar hayati olduğunu anlatıyoruz. Gıda güvenliğinin toplumların, ekonomik ve sosyal güvenliği için, en önemli faktörlerden, birisi olduğunu söylüyoruz. İktidar ise yıllardır, bu durumu anlamamakta, ısrar ediyor. Üstelik her geçen gün, tarım potansiyelimizi, daha da vasatlaştıran politikalarına, yenilerini ekliyor.

En fazla sözü kesilen, parmak sallanan başkan benim ama Allah izin verirse o parmakların hepsini kıracağım. Biz bu eğri düzeni mutlaka değiştireceğiz. İsterse en yakınım, en güvendiğim olsun, bu ülkeye kazık atan herkesi silmezsem adımı değiştireceğim.

Bir taraftan insanların emeği karşılığı neredeyse aç gezdiği Türkiye’de saray rejiminin getirdiği yolsuzlukların, israfların en miniği dahi olsa şuramda duruyor olsun, gereğini yapmayan namerttir.

İSRAİL'İN GAZZE SALDIRILARI

Aziz milletim Filistin’de, Netanyahu vahşeti, hız kesmeden devam ediyor. Filistinliler, âdeta bir ateş çemberinin içerisinde, sıkışmış durumda. Dünya ise, bu ateş çemberin etrafında, adeta dans ediyor. Bu zulmü yaşatanlar, bu zulme sebep olanlar ve bu zulümden siyaset üretenler resmen bir saadet zinciri oluşturdular. Ve maalesef, hala, ne insan haklarına, ne vicdana, ne de uluslararası hukuka uygun olarak atılan, herhangi somut adım yok.

Birleşmiş Milletler’in Genel Sekreteri bile Katil Netanyahu’nun, Gazze’de sebep olduğu, mezalimin karşısında, sadece, “dehşete düştük” demekle yetiniyor. İnsan hakları ve savaş hukuku, göz göre göre, paspasa çevrilirken evler, okullar, camiler, hastaneler bombalanırken;

Kadınlar, çocuklar, masum siviller katledilirken dünyanın göstermiş olduğu, bu vurdumduymazlık tarih kitaplarında, bir utanç vesikası olarak anılacak. Sadece bir haftada, ölen çocuk sayısı, 1700’den 4237’ye yükseldi. Basın kaynaklarına göre, 7 Ekim’den beri, Gazze’de, yaklaşık her 10 dakikada, bir çocuk öldürülüyor.

Bu vahşetin, daha nesini tartışacağız? Gözü dönmüş, Netanyahu’nun, tüm dünyada, savaş suçlusu ilan edilmesi için, daha kaç çocuğun, ölmesi gerekiyor? Böyle bir vicdansızlık, böyle bir umursamazlık olabilir mi? Bugün, dünyada ne kadar ülke varsa, her birinin meclisinde, Netanyahu’nun, savaş suçlusu ilan edilmesi gerekiyor. Kendi ülkelerinde, bir terör saldırısı olduğunda, dünyayı ayağa kaldıran, batı ülkelerinin, 21’inci yüzyılın, en büyük katliamına, sessiz kalması 21’inci yüzyılda bile, haçlı zihniyetinden çıkamadıklarının bir kanıtıdır. Tüm dünyaya, özgürlük pazarlayan Amerika çocukların yaşama özgürlüğü bombalanırken, sesini çıkarmıyor. Paris’teki, terör saldırılarında 11 vatandaşını kaybedince, dünyayı ayağa kaldıran Fransa ölen, Filistinli çocuklar olduğunda 4237 çocuğun katili Netanyahu’ya, destek ziyareti yapıyor. Ve Netanyahu da, bu iki yüzlü desteklerin karşılığını daha çok bina yıkarak daha çok çocuk öldürerek, daha çok yeri işgal ederek ödüyor.

Üzülerek görüyorum ki batı Hamas’ın terör eylemlerini odağına alıp; Netanyahu terörünü görmezden gelirken doğu ise Netanyahu terörünü odağına alıp sivilleri katledip, Netanyahu’ya açık çek veren Hamas’ı görmezden geliyor. Ancak Türkiye, batı ile doğunun, bu iki yüzlülüğü arasında, bir tercihe zorlanamaz. Türkiye, yalnız ve yalnızca dünyanın unutmuş gözüktüğü, vicdanın, hakkın ve adaletin tarafı olmalıdır. İsrail’le Filistin arasında, 80 yıldır süregelen bu çatışmanın çözümü Filistin’i Hamas’tan, İsrail’i de Netanyahu ve zihniyetinden arındırmaktır. Kalıcı bir barış inşa etmek için, Türkiye nefretten beslenenleri değil barış için çabalayanları desteklemelidir.

Aziz milletim ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, geçtiğimiz günlerde, ülkemizi ziyaret etti. Ziyaret sonrasında, yapılan açıklamad bir nokta, özellikle dikkatimizi çekti. Deniyor ki Gazze'den sivillerin çıkarılması konusunda, farklı bölge ülkelerini, ziyaret etmişler ve önemli adımlar atılmış. Öncelikle şunu söylemek isterim Netanyahu’nun, Filistin’de yol açtığı mezalimin karşısında çözüm yolu, sivilleri bölgeden çıkartmak değil katil Netanyahu’yu, bir an önce durdurmaktır. Bu çok açık.

"GAZZE'DEN FİLİSTİNLİLER DEĞİL NETANYAHU ÇIKMALI"

ABD'nin âdeta emir eri olan Netahyahu’yu durdurmaya, elbette gücü yeter. Yani kimse kimseyi boşuna, kandırmaya çalışmasın. Bir yandan kuzuyu yiyip, diğer yandan da, çobanla oturup, yas tutuyor-muş gibi yapan, bu iki yüzlülüğü, asla kabul etmiyoruz. Mezalim üzerinden, toprak genişletme peşine düşen, bu ahlaksızlığı, reddediyoruz.

Türkiye olarak, şüphesiz ki, öncelikle, insani yardım ve ateşkes konusunda, gereken her adımı, atmak zorundayız. Ama Gazze’den çıkması gereken, masum Filistinliler değil katil Netanyahu’nun ta kendisidir. Bunu da asla unutmamalıyız. Eğer ki, Filistin davasına ihanet etmek istemiyorsanız, eğer ki, iki devletli çözüm önerinizde ciddiyseniz, eğer ki, garantör devlet olma fikrinde samimiyseniz, o zaman üzerine günlerdir, bomba yağan, Filistin halkının, bir de evlerinden, yurtlarından koparılmasına, müsaade etmezsiniz.

YEREL SEÇİMLER AÇIKLAMASI

Değerli dava arkadaşlarım yerel seçimlere, 5 aydan kısa bir süre kaldı. Vizyonumuz, projelerimiz, kadrolarımız hazır. İYİ Parti olarak, Türkiye’yi yönetmeye hazırız. Tek ihtiyacımız olan; milletimizin bize bir fırsat vermesi. Çünkü, biliyorum ki o fırsatı yakaladığımızda önce yerelde, sonra da tüm Türkiye’de, İYİ Parti iktidarının, ayak seslerini cümle aleme duyuracağız. İşte o nedenle önümüzdeki seçimlerde, milletimizin bize, bir fırsat vermesi için, canla başla çalışacağız.

Çünkü biz fırsatları geri tepen değil; o fırsatı, sonuna kadar değerlendiren bir siyasi partiyiz. Çünkü biz; statükonun konforundan değil; rekabetin heyecanından beslenen bir siyasi partiyiz. Çünkü biz önce kendimiz değil; önce Türkiye diyen bir siyasi partiyiz. Çünkü biz millete kulağını tıkayan değil milletiyle, omuz omuza yürüyen bir siyasi partiyiz.

Biz her daim, önce millet, önce memleket dedik. Milletimiz neredeyse, biz de orada olduk. Milletimiz ne söylediyse, biz de her yerde, onu söyledik. Sözlerimiz, her zaman, açık, net, şeffaf oldu. Haktan, hakikatten, milletten yana oldu. Karşımıza her çıkana göre değişmedi. Kapalı kapılar ardında dönüşmedi. Ama sözlerimiz kimisine karın ağrısı yaptı. Birilerini fevkalade rahatsız etti. Bazıları da, bizi kendine, düşman gördü.

"HESAPLARINI, TÜRKİYE’NİN ÖNÜNE KOYANLAR DEĞİŞİM HAVARİSİ OLUVERDİLER"

Değerli dava arkadaşlarım; ne ilginçtir ki; 2023 seçimlerinde, Türkiye’yi değiştirmek için gösterdiğimiz çaba karşısında bizi, oyun bozanlıkla suçlayanlar; bizi, hainlikle suçlayanlar parti içi hesaplarını, Türkiye’nin istikbalinin, önüne koyanlar; hafta sonu itibariyle, birer değişim havarisi oluverdiler.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıktık diye, bize demediklerini bırakmayanlar hafta sonu itibariyle, yeni genel başkan, Sayın Özgür Özel’in en büyük fanları oldu. Ez cümle; kral öldü, ama 2023’e damga vuran, o garip anlayış ve o anlayışın sahipleri, aynen yerinde duruyor.

Nitekim tüm kurultay süreci boyunca Türk sağına, bol miktarda hakaret edildi. Her türlü erdemi solda, her türlü ahlaksızlığı da, sağda gören, ateşli konuşmalar, derinlikli yorumlar yapıldı. Hançer edebiyatları, İYİ Parti eleştirileri, havalarda uçuştu. Ve tüm bunlar da, hazirun tarafından, büyük bir şevkle alkışlandı.

"GEREĞİNİ YAPMIYORSAN HANÇERLENİRSİN"

Sayın Kılıçdaroğlu da hançerden bahsetti. Hançer işi ortada kaldı. Bensem o hiç kimsenin arkasından hançer vurmadım. Hak ettiği takdirde hançeri ya gırtlağına ya kalbine vururum. Arkadan işim yoktur. Çünkü kul hakkından çok korkarım. Hele ki garibana eziyet edenleri bilirsem, ispatlarsam o hançeri kalplerine koymuşumdur. Ama bir kişiyi ben sırtından bıçaklamadım. Benim sırtımda bıçak vardır demiyorum.

Gereğini yapmıyorsan ha bire hançerlenirsin. Kendine bir şey yapıyorsan hançerlenirsin. Ölümüne bir şey isteyip çevreyi görmüyorsan hançerlenirsin. O hançerlerin sahiplerini karşında bulursun. Ben kimseyi hançerlemem. Ailemden gelen şey yüze karşı konuşmak, açık konuşmak, gereğini yapmak. Bu hançerse 6 kişinin içinde net bir şekilde konuşmuş şahısım. Karşımda ölmüş anama sövüldü. Ben olmadığıma göre hançer kimin?

"ÇİÇEĞİ BURNUNDA DEĞİŞİM ŞAMPİYONLARI.."

Elbette kurultaylar, bir siyasi partinin iç meselesidir. Elbette CHP, kendi içinde, bir değişim sürecine giriyor olabilir. Elbette bu arkadaşlar, 'sağ' ve 'sağcı' antipatisi üzerinden teşkilatlarını, konsolide etme arayışında da olabilir. Ama, hala daha, merak eden varsa, şimdiden söyleyeyim; bizim için, değişen hiçbir şey yok.

Özgür Özel: Kendi adaylığımı dayatıp en doğru adayın seçilmesine mani olmam Özgür Özel: Kendi adaylığımı dayatıp en doğru adayın seçilmesine mani olmam

Biz; çiçeği burnunda değişim şampiyonlarının, daha bugün kurabildikleri cümleleri; bundan tam 8 ay önce, kendilerine kurmuştuk. Üstelik kendimizi düşünerek, partimizi düşünerek değil, Türk milletinin, makus talihini, değiştirmek için kurmuştuk. Dolayısıyla; o gün bize duvar örenlerin, bugün anlattıkları, bu saatten sonra, bizi ilgilendirmez.

"KENDİMİZDEN BAŞKA KİMSEYE KEFİL OLMAYIZ"

Milletimizden başka kimse, bizi beğenmek zorunda değil. Milletimizden başka kimsenin teveccühü de, bizim umurumuzda değil. Biz her şeyi, hamdolsun, yeterince gördük. 'İlle de ben' diyenleri gördük. Finiş çizgisine kadar gelip, geriye koşanları da gördük. Parti içi hesapların, nasıl da milletimizin taleplerinin, önüne koyulduğuna şahit olduk. O nedenle de, bundan sonra, kendimizden başka kimseye kefil olmayız. Olmayacağız.

Hür ve millî siyasetimizle; bezirgan saltanatını da, haram düzenini de, kişisel ikbal siyasetini de, ittifak diye paketlenen, menfaat ilişkilerini de, tek tek yıkacağız. Bizi yola çıkaran, işte budur. Milletimizin emriyle, bize İYİ Parti’mizi kurduran; memleketi, il il, ilçe ilçe, sokak sokak gezdiren; tutmadık el, çalınmadık kapı bıraktırmayan; bize durmayı, dinlenmeyi, yorulmayı yasaklayan; azmimiz de, kararlılığımız da, inadımız da, işte bundandır."

Editör: Bekir GÜNEŞ