Gazete Emek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’nın ikinci gününün ilk oturumu başladı.
Konferansta, alanlarında ve barış mücadeleleriyle dünyaca tanınan simalar sunum yapıyor.
‘Ulus Devletten Demokrasi Ulusa’ başlıklı oturum
Günün ilk oturumunda “Ulus Devletten Demokratik Ulusa” başlığı ele alındı. Moderatörlüğünü DEM Parti Dış İlişkilerden Sorumlusu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ebru Günay’ın yaptığı oturumda ilk sözü, Dr. Orhan Gazi Ertekin aldı. Ertekin, Ortadoğu’nun yeniden inşasının iddia edildiği bir dönemden geçildiğini belirterek, “Farklı bir dönemin içerisindeyiz. 19’uncu yüzyıldan farklı bir durum var. Yeniden inşayı artık modernitenin krizi ile birlikte tartışmak zorundayız. Artık modern sonrası toplumların yarattığı yeni hareketlerle, yeni güçlerle birlikte tartışmak zorundayız. Artık Ortadoğu’nun Kürt istisnasıyla birlikte tartışılması gerekir. Ortadoğu’da bir Kürt istisnası var. Bunu da dillendirmek gerekir. Aynen Kürt anayasacılığı gibi! Yüzyılın sonundan itibaren üretilen bütün o kurucu güç, kurucu düzen, kurulu düzen tartışmalarına artık Kürt istisnası dahil olmuş durumda. Ortadoğu’da belki tek istisna denilebilir; ama bir istisna vardı” ifadelerini kullandı.
‘Toplumu sürekli bölen bir anyallık anlayışı’
Türkiye’nin tek bir hukukla yönetilmesi gerektiğini söylediklerini fakat 16 Temmuz’dan sonra hukuksuzlukların pik yaptığını belirten Ertekin, “Bu defa da terörle mücadele yasası gerçek yasa haline geldi. Artık 82 Anayasası yok. Türkiye anayasallık anlamında ikili hukukla, iki farklı hukukla bir anayasa, İki Takriri Sükun Kanunu veya Terörle Mücadele Yasası’yla kendi anayasallığını, kendi anayasallık anlayışını ortaya koymuştur. Bu ikili hukuk toplumu sürekli bölen, İrlanda’daki gibi toplumu sürekli bölen bir anayasallık anlayışı oldu. İrlanda’da 1970’deki 10 No’lu Kararname’den sonra toplum ve topluluk ayrımı son derece belirginleşmişti. Dolayısıyla Türkiye anayasallığı daima kendisini, sürekli ayrımcı, sürekli hiyerarşik anlayış ile kendisini yeniden inşa edegelmiştir. Türklük ile Türk etnisitesine dahil olmak ile vatandaşlık haklarına sahip olmak üst üste geçirilmiştir. Bugünkü 66’ncı madde, anayasal hakka sahip olabilmek için Türklüğü şart koşuyor. Bakın İran’da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem İranlı olabilir. Azerbaycan’da bir Kürt hem Kürt olabilir, hem Azerbaycanlı olabilir. Ama Türkiye’de bir Kürt hem Kürt Türkiye’de olamaz. Türk olmak zorundadır” diye konuştu.
Dubbins: Öcalan’ın 27 Şubat’ açıklaması Türkiye ve Ortadoğu için muazzam fırsat yarattı
Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı’na video mesaj gönderen Unite The Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins, “Sayın Öcalan’ın bu yıl 27 Şubat’ta yaptığı açıklama, çok büyük bir dönüm noktası oldu, muazzam bir fırsat yarattı” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul’da gerçekleştirdiği “Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı” ikinci gününde devam ediyor. Unite The Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü Simon Dubbins, video mesaj göndererek konferansı selamladı.
Dubbins mesajında şunları belirtti:
“Birleşik Krallık’taki en büyük, 1,2 milyonun üzerinde üyesi bulunan Unite the Union’un Uluslararası İlişkiler Direktörü ve aynı zamanda Birleşik Krallık Öcalan’a Özgürlük kampanyasının eşbaşkanıyım. Bu konferansa Birleşik Krallık’taki tüm bağlı sendikalarımızın selamlarını ve dayanışmasını getiriyorum. Orada bulunamadığım için özür dilerim, gerçekten çok üzücü; sizinle birlikte olmayı çok isterdim. Fakat diğer sorumluluklar nedeniyle bu kez orada bulunmam ne yazık ki mümkün olmadı. Meslektaşlarım, Birleşik Krallık’taki sendikal hareket ezilen halklarla dayanışma içinde olma konusunda uzun bir geçmişe sahiptir. Eski genel sekterlerimizden Jack Jones yıllar önce İspanya’da gönüllü olarak bulunmuş ve cumhuriyetçi güçlerle birlikte Franco’nun faşist güçlerine karşı savaşmıştır. Güney Afrika’daki kardeşlerimizle onların apartheid rejiminin kötülüklerine karşı verdikleri mücadelede de omuz omuza durduk. Hareketimiz İrlanda’daki barış sürecini desteklemede hayati bir rol oynadı. Ayrıca Kolombiya’daki barış sürecini de destekledik ve en son olarak da Gazze’deki soykırıma ve İsrail apartheidine karşı mücadele eden Filistinlilerle omuz omuza durduk.”
“Bu nedenle bizim için Kürtlerle ve Ortadoğu’daki IŞİD’in kötülüklerini durdurmayı, bölgede barış ve sosyal adalet getirmeyi amaçlayan daha geniş siyasi hareketle dayanışma içinde olmak kendiliğinden ortaya çıkan bir gereklilikti. İşte bu yüzden Öcalan’a Özgürlük kampanyasını 2016’da kurduk. Biliyoruz ki, sizin hareketiniz de bizimkiyle aynı değerlere sahip. Barış, demokrasi, kapsayıcılık, hoşgörü, kadın hakları, işçi hakları, çevreye ve gezegene saygıyı içeriyor. Ve biliyoruz ki, hareketiniz en korkunç baskılarla karşı karşıya kalmasına rağmen bu hedeflere ulaşmak için yorulmadan çalıştı. Yıllardır Sayın Öcalan’a özgürlük çağrısını destekliyoruz. Çünkü tarihimizden biliyoruz ki barış ancak her iki tarafta baskı ve şiddetin işe yaramayacağını kabul ettiğinde, gerçek sorunlara yönelip kalıcı çözümler aradığında sağlanabilir. Son 10 yılda ya da daha uzun süredir Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ve Türkiye ile bölgenin durumu hakkında pek çok tartışma ve görüşme yürüttük. Sendikamda, diğer sendikalarda ve konfederasyonumuzda sayısız karar tasarısı kabul ettik. Kendi dayanışma heyetlerimizi düzenledik ve katıldık. Sayın Öcalan’ı İmralı Adası’nda ziyaret etmeye yönelik tüm girişimleri destekledik. O’nun insanlık dışı tecridinin sona erdirilmesi için siyasi baskı uyguladık ve kampanyayı uluslararası alanda büyütmeye çalıştık. Aynı zamanda değişim yaratmak için mümkün olan en fazla baskıyı oluşturmaya çalıştık. Zaman zaman bu durum, uzak bir umut ya da imkansız bir hayal gibi göründüğü de oldu. Bu nedenle bu yılın başlarında aniden yeni bir girişim başlamasıyla şok olduk ve şaşırdık. Ama hepsinden öte şok olmaktan ve şaşırmaktan daha çok, bu yeni aşamanın bölgeye getirebileceği barış ve uzlaşma beklentileri konusunda heyecanlı ve umutluyduk. Bizim görüşümüze göre, Sayın Öcalan’ın bu yıl 27 Şubat’ta yaptığı açıklama, çok büyük bir dönüm noktası oldu. Türkiye ve Ortadoğu’nun ileriye doğru hareket etmesi için muazzam bir fırsat yarattı.
Olağanüstü özel kongre, silahların imhası ve güçlerin geri çekilmesiyle atılan tarihi adımlara daha da yakından tanık olduk. Sayın Öcalan’ın barış çağrısının ciddi ve samimi olduğundan, atılan adımların ise çok somut ve gerçek olduğundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ancak bu devasa adımların, Türk devletinden gelecek net ve eşdeğer, somut önlemlerle karşılanması gerektiği de bizim için açıktır. Anladığımız kadarıyla Sayın Öcalan’ın koşulları bir miktar iyileşmiş olsa da hala istediği ve görüşmesi gereken hiçbir ziyaretçiyi kabul etme özgürlüğüne sahip değildir. Hala seyahat etmesi gereken yere seyahat etme ve görüşmesi gereken insanlarla bir araya gelme özgürlüğüne sahip değil. Bu nedenle hala herkesin ondan beklediği, barış ve uzlaşmayı sağlamak için sadece onun oynayabileceği tam rolü oynama özgürlüğüne sahip değil. Ayrıca süreci ilerletmek için gereken yeni yasaların ve anayasal değişikliklerin de henüz karara bağlanmadığı veya kabul edilmediğidir anladığımız kadarıyla! Elbette, durması gereken çok büyük miktarda baskı ve askeri faaliyetin hala devam ettiğini de anlıyoruz. Ayrıca, gelişen bir barış sürecini destekleyebilmesi için daha geniş uluslararası topluluğun rolüne karşı bir reddin devam ettiğini anlıyoruz. Bunun da değişmesi gerekiyor ve bu yüzden bununla bitireceğim. Sayın Öcalan tarafından başlatılan adımları selamlıyoruz. O zorlu ilk adımları atmak için gereken cesareti takdir ediyoruz. DEM Parti’nin ve elbette şu ana kadar kaydedilen ilerlemeye yardımcı olan diğer tüm siyasi aktörlerin muazzam çabalarını selamlıyoruz. Türkiye ve daha geniş bölge, kritik bir anda, bir yol ayrımında duruyor.”
‘Barışa giden yolda ilerlemek için net bir karar vermesi hayati önem taşıyor’
“Bu yol barışa ve uzlaşmaya götürüyor. Diğer yol ise yalnızca daha fazla kan dökülmesine, acıya ve sefalete yol açabilir. Bu yüzden Türk devleti de dahil olmak üzere herkesin, barışa ve uzlaşmaya giden yolda ilerlemek için net bir karar vermesi hayati önem taşıyor. Türk devletini, bu anı iki eliyle kavramaya, cesur olmaya, yürekli olmaya, gereken adımları atmaya ve uluslararası toplumun bu yolculukta size elinden geldiğince yardım etmesine ve destek olmasına izin vermeye çağırıyoruz. Size olan desteğimiz kesinlikle sağlam ve sarsılmaz kalacaktır. Siz ilerlerken yanınızda dayanışma içinde durmaya devam edeceğiz ve Sayın Öcalan için mutlak ve tam özgürlük çağrımızı durmaksızın sürdüreceğiz. Yakında hepinizi şahsen tekrar ziyaret edebilmeyi gerçekten umuyorum ve Birleşik Krallık’tan bir heyeti Türkiye’yi ziyaret etmeleri ve ayrıca İmralı Adası’ndaki Sayın Öcalan’ı ziyaret etmeleri için getirebilmeyi içtenlikle umuyorum. Umudumuzun sönmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz ve umut etme hakkımızda ve çıktığınız bu yolculukta sizi desteklemekte ilerlemeye devam edeceğiz. Kongrenizin geri kalanı için hepinize en iyi dileklerimizi sunuyoruz. Çok teşekkür ederiz.”
Program
İkinci Gün – 7 Aralık 2025 (Pazar)
Oturum III: Ulus Devlet’ten Demokratik Ulus’a – 10:00 – 13:00
Moderatör: Ebru Günay (DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı)
Anayasal vatandaşlık, yurttaşlık ve kimlik tanımları ışığında yeni bir toplumsal sözleşme – Orhan Gazi Ertekin
“Demokratik Bir Ulus İnşasında Tarihsel Deneyimlerin Önem” – Prof. Dr. Mohamed
Refaat – (Mısır Damanhour Üniversitesi, Modern ve Çağdaş Tarih Profesörü, Eski Fakülte Dekanı)
Merkeziyetçiliğe Karşı Yerel Demokrasinin Güçlendirilmesi ve Hegemonik İlişkilere Karşı Mücadele
Hakikat için Basın Özgürlüğü, Barışın Dili ve Söylem – Nadire Mater (Gazeteci)
Oturum IV: Özgürlük, Barış ve Gelecek Perspektifi – 14:00 – 16:30
Moderatör: Eren Keskin (İnsan Hakları Derneği Eski Eş Başkanı)
“Uluslararasılaşan Kürt Meselesini İktidar-Toplum Çelişkisi Üzerinden Aşabilmek Mümkün mü?”
“Sınır Aşan Emek Mücadelesini Bölgesel ve Küresel Barışın Dinamiğine Dönüştürmenin İmkanları” – Simon Dubbins – UNITE the Union Sendikası (Birleşik Krallık) Uluslararası İlişkiler Direktörü
“Avrupa’nın Kürt Meselesini Algılama Biçimini Dönüştürmek: Özgürlük ve Barış Perspektifini Bireysel Haklardan Kolektif Haklar Zeminine Taşımak”
Öcalan’ın Manifestosu: Barış ve Demokratik Toplum Perspektifi – (Haydar Ergül – Demokratik Modernite Dergisi Editörü)
Kapanış Forumu: Barış İçin Ortak Deklarasyon – 16:45 – 18:00
Forum
Sonuç Bildirgesinin Okunması
Ayrıntılar geliyor…
Kaynak: İlke Tv





