Gazete Emek- Malatya Valisi Aydın Baruş, Garê operasyonunda yaşamını yitiren asker ve polislerin kimliklerini açıkladı.
 
Malatya Valisi Aydın Baruş, Garê bölgesinde yaşamını yitiren aralarında asker ve polislerin bulunduğu 10 kişinin kimliklerini açıkladı. Yapılan otopsi işlemleri sonrası 10 kişinin kimlik bilgilerini açıklayan Baruş, 3 kişinin otopsi işlemlerinin devam ettiğini söyledi. 
 
Garê'de yaşamını yitiren asker ve polislerin isimleri şöyle: “13 Ağustos'ta Diyarbakır-Bingöl karayolunda Uzman Çavuş Hüseyin Sarı, 28 Temmuz 2015'te Urfa İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis Sedat Yabalak, 18 Eylül'de Tunceli Erzincan yolunda alıkonulan Astsubay Çavuş Semih Özbey, 2 Ekim 2015 tarihinde Ağrı'daki birliğine katılmak için yola çıkan er ve Tunceli Pülümür karayolunda alıkonulan Osmaniye nüfusuna kayıtlı tankçı er Adil Kabaklı, 24 Temmuz 2016'da Diyarbakır Lice'de alıkonulan Mardin nüfusuna kayıtlı İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Vedat Kaya, 15 Ağustos 2015 tarihinde Diyarbakır karayolunda alıkonulan Jandarma Er Süleyman Sungur, 21 Eylül 2016'da Hakkari'de alıkonulan Uzman Erbaş Mevlüt Kahveci ve 2 Ekim 2015'te Tunceli'de alıkonulan topçu er Müslim Altıntaş.”

Hüseyin Aygün, Garé'de öldürülen 13 kişiye ilişkin yaşanan süreci ve detayları paylaştı


 
Vali Baruş, operasyonda Adıyaman nüfusuna kayıtlı Aydın Köse ve Samsun nüfusuna kayıtlı Muhammet Salih Kanca’nın de kimlikleri açıkladı ancak görevlerine dair bilgi vermedi.

HÜDA KAYA: ESİR KAMPINI TÜRKİYE BOMBALADI

Alıkonulan asker ve polislerin yaşamını yitirdiği Garê operasyonuyla ilgili yapılan açıklamalara tepki gösteren HDP’li Hüda Kaya, “Esir kampını Türkiye bombaladı ve öldükleri anlaşılınca durdular” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, asker, polis ve MİT mensubu olduğu belirtilen 13 kişinin yaşamını yitirdiği Garê operasyonuyla ilgili yapılan açıklamalara tepki gösterdi. Yaşamını yitiren esir askerlerden Semih Özbey’in Fırat Haber Ajansı’na (ANF) verdiği röportajı alıntılayan Kaya, “Hakikatler bu kadar mı çarpıtılır?” diye sordu. 
 
Kaya’nın paylaşımı şöyle: “Hakikatler bu kadar mı çarpıtılır? Bu esir askerlerimizin aileleri defalarca bizleri ziyarete geldiler, partilerle görüştüler. Biz barış dedikçe saldırdılar. Esir kampını TR bombaladı ve öldükleri anlaşılınca durdular. Savaş tezkerelerine evet diyenler şimdi ağıt yakıyor.”

SOYLU'DAN MURAT KARAYILAN AÇIKLAMASI

Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Soylu, "6 yıl önce PKK tarafından kaçırılan Kuzey Irak'ta alıkonulan 13 evladımız, alçakça, kalleşçe şehit edildi. Bunun üzerine hâlâ PKK'yı aklamaya çalışan pislikler var. PKK ile aynı açıklamaları yapmaktan utanmayan aynı yalanlara sahip çıkan haysiyetsizler var. Evlatlarımıza ve ailelerine çektirdiklerinin hesabı soruldu, sorulacak. Murat Karayılan'ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek bu millet ve şehitlerimiz yüzümüze tükürsün" ifadelerini kullandı.

HDP'DEN GARE AÇIKLAMASI

HDP Merkez Yürütme Kurulu sonrası Gare'de yaşananlara ilişkin yazılı açıklama yapıldı. HDP'den yapılan açıklama şu şekilde:

10 Şubat 2021’de TSK’nın Kürdistan Bölgesel Yönetimi toprakları içinde yer alan Gare Bölgesi’ne yönelik yürüttüğü operasyonlara ilişkin olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın gece yarısı yaptığı açıklamada 13 vatandaşın naaşına ulaşıldığı ifade edilmiştir. Operasyon sırasında bu kişilerden ayrı olarak 50’yi aşkın insanın hayatını kaybettiği de verilen bilgiler arasındadır.

Bein Sports'tan Fenerbahçelileri kızdıran bir hareket daha! Binlerce taraftar Güntekin Onay'a tepki gösterdi

Basına yansıyan bilgi ve yorumlara göre söz konusu 13 vatandaşın uzun süredir PKK’nin elinde tutulduğu bilinen asker, polis ve devlet görevlileri olduğu anlaşılıyor. 

Halkların Demokratik Partisi olarak, bu sınır ötesi operasyon sonucunda, uzun süredir PKK’nin elinde tutulan ve kendilerini silahlı bir saldırıdan koruma imkanından mahrum olan 13 kişi ve hayatını kaybeden herkes için derin üzüntülerimizi, kayıpların ailelerine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

40 yıldır süregelen ve on binlerce yaşama mal olan çatışma boyunca, daha önce de PKK tarafından asker, polis ve devlet görevlileri alıkonmuş, ancak alıkonanların canlarına bir zarar gelmemesi ve en kısa zamanda serbest bırakılmaları için başlatılan diplomatik çabalar her zaman olumlu sonuç vermişti. İnsan hakları örgütleri ve barış aktivistlerinin oluşturdukları inisiyatiflerin yürüttükleri görüşmeler sonucunda alıkonanların tümü eksiksiz ve sağ salim evlerine dönmüşlerdi. 

Halkların Demokratik Partisi, barışa ve çatışmasızlık gayretlerine katkı verme sorumluluğuyla alıkondukları günden itibaren asker, polis ve devlet görevlilerinin aileleriyle temas halinde oldu. Yakınları ve evlatlarının serbest bırakılması için çare arayan aileler İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileriyle birlikte 2015, 2016 ve 2019’da 4 kez Meclis grubumuzu ziyaret ederek yakınlarının özgürlüğüne kavuşması için gayret göstermemiz dileğinde bulundular. Hem bu görüşmelerimizde hem de basın toplantılarında ve Meclis Genel Kurulu’nda yaptığımız açıklamalarda, iktidarın ve diğer partilerin de bu çabalara katılması halinde, payımıza düşen her tür görev ve sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğumuzu açıkça ifade ettik.

Halkların Demokratik Partisi, ailelerin ve kamuoyunun soru ve taleplerini TBMM gündemine taşımasına karşın, bu çabalarımız yanıtsız bırakıldı. İktidar, ailelerin çırpınışlarına olumlu veya olumsuz hiçbir yanıt vermediği gibi, kimi aileleri de Diyarbakır İl Binamız önünde süregiden oturmaya dahil etti.

Hande Sarıoğlu'ndan Ahmet Hakan'a cevap: Bak şu şebeğe

Oysa iktidarın alıkonulanların serbest bırakılması için gösterilen çabaları cesaretlendirerek, sivil toplum örgütleri, barış aktivistleri ve etkin politik şahsiyetlerden bir heyet oluşturarak, onların ailelerine kavuşması için yolu açması, önceki örneklerin de gösterdiği gibi pekala mümkündü. Ne yazık ki, görevlilerinin yaşam ve özgürlüğü için üzerine düşen diplomatik ve insani sorumlulukları üstlenmekten kaçınan iktidar, maksadı ve hedefi belirsiz bir askeri operasyon ile yaşamlarını riske attığı ve sonunda ailelerine naaşlarını teslim ettiği kayıpların sorumluluğunu, bu süreçte daima ailelerin yanında durmuş olan partimize yükleme çabasına girişmektedir. Bunu hiçbir vicdan kabul etmez.

İktidar, partimizden hesap sorma değil, kayıpların ailelerine ve topluma hesap verme konumundadır. Aynı şekilde PKK de hayatları kendilerine emanet olan tutsakların nasıl can verdiklerine, bu ölümlerdeki kendi sorumluluklarının ne olduğuna ilişkin olarak Türkiye ve dünya kamuoyunu bilgilendirmelidir.

Ankara, Hewler ve Bağdat hükümetleri ulusal ve uluslararası basının kayıpların gerçekleştiği bölgede gözlem yapmasının önünü açmalıdır. Ulusal ve uluslararası insan hakları örgütlerini de bu olayı araştırmak üzere harekete geçmeye çağırıyoruz. Bu ölümler, tüm ayrıntılarıyla araştırılmalıdır.

Alıkonanların yaşamları rastlantılara ve çatışma ortamının insafına bırakılmamalı, ailelerin ve kamuoyunun talebine karşılık, PKK elinde tutmaya devam ettiği kişileri salıvermelidir.

Bu vesileyle, hayat kayıplarının önüne geçilmesinin temelli ve sonuç alıcı tek yolunun çatışma politikalarına son verilmesi, Kürt sorununun çözümsüzlüğünün demokratik ve barışçıl yollarla aşılması olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz.

Bir kez daha hayatını kaybedenlere rahmet, aile ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizi bildiriyoruz.

Kaynak: Sosyal medya hesapları ve haber siteleri

Editör: TE Bilişim