Gazete Emek- Tarihin başlangıcından günümüze kadar, toplumsallaşmayı derinden yaşayan kişiler, çevreler birçok bedel ve mücadeleler vererek bunun uğraşı içinde oldular ve bu uğraş kendisini modernleştirerek devam ediyor, edecek. Özgür, adil, eşit ve demokratik bir yaşam bütün insanlığın temel arzusu ve özlemidir ama sadece özlem duymak, istemek yetmiyor, bunun mücadelesini ve savaşımını vermek gerekiyor. Yeni insanı yaratmak daha çok siyasi ve sosyal eğitimle olur, insani özellik kazanmayla olur, kendini toplumsal emek içinde yoğurarak var etmeyle olur, kollektivizme önem vermekle olur. İnsan, toplumun bir parçasıdır ve toplumla vardır. Toplumsal emek var olmanın, yaşamanın temelidir. Toplumsal çalışma, üretim ve emeğin olmadığı yerde hiçbir gelişim olmaz, değer gerçekleşmez. İnsanın en büyük değersel kazanımı toplumsallık içinde varolur. Toplumsallıktan kopan her çalışma ve emek toplumun aleyhine döner. 

 

***

 

Yeni insan sosyalize olmuş, toplumsal yaşamı özümsemiş ve toplumsal yaşam içinde kendine yer edinmiş özgür bireydir. Sosyalizmde bireysel yaşam var ama toplumsallık içinde var. Toplumdan kopan birey toplumun düşmanı olur. Kapitalizm insanın toplumsallıktan kopması ve toplumsallığın dağılmasıdır. Kapitalizmde bencillik, aşırı bireysellik, kaba maddiyat, insanın hiçleşmesi ve maddiyata kurban edilmesi sistemin özünü oluşturur. Mevki, makam, ekonomi, mülkiyet egemenlik ve güç sistemin karakterini meydana getirir ve bütün bireylerin davranışları, kişiliği, kültürü bu sisteme göre şekillendirilir. Kapitalizmdeki eğitim kurumları genelde kapitalizme uygun kişilikler yaratır ama her sistem tabiki kendi karşıtını da doğal olarak kendi içinde barındırır. Günümüz dünyasına baktığımızda insanın tam bir tükenişi yaşadığı görülecektir. Kapitalist sistemde egemenlikten, mevki-makam sahibi ve mülk, para sahibi olma hırsından etkilenmeyen insan hemen hemen yok gibidir. Kapitalizm herkesi bireysel davranmaya, yaşamaya özendirir.

 

 

Mal-mülk sahibi olmayı, bunda sınır tanımamayı, sürekli bireysel büyümeyi teşvik eder. Ve toplumu oluşturan bireylerin hemen hemen tamamı zengin olmayı hayal ederler, bireysel kurtuluşu düşünürler, birileri üzerinde egemenlik kurmayı amaç edinirler. Biraz para sahibi olanlar, sınıf atladık diye seviniyorlar, oturdukları mahalleyi bile değiştiriyorlar, topluma tepeden bakma noktasına geliyorlar. İşte bu durum, insanın tükenişinin bir ifadesidir. Yani sınıf atlamakla insan insanlaşmıyor ama insanlar, sınıf atlamakla, para sahibi olmakla, makam-mevki sahibi olmakla değerli hale gelebileceklerini düşünüyorlar. Çünkü kapitalizmde tek değer maddiyattır, ki sistemin adı para. Capital-para, anamal, sermaye. Kapital-izm. Sermaye-cilik. Bu sistemde tek değer para ve mal-mülk olduğu için, ancak parasına ve malına göre insanın insan olma durumu var. Parası olmayanda zaten insan olarak bile görülmüyor. İşte insan bundan dolayı maddiyat karşısında hiçleşmiştir. Mal-mülk-para için birbirini öldüren hayvan göremezsiniz.

 

 

Sınıf atladık diye sevinenler, yeni insan olamazlar, sadece kapitalizmin çarkının bir dişlisi olurlar. Bu hakikat içinde herkeste büyük bir yarış ve rekabet görülür. Yani sende çalış para kazan, mal-mülk sahibi ol, kendini kurtar, sana ne toplumdan zihniyeti insanların beynini felç etmiş durumdadır. Büyük bir korku ve panik insanların adeta ruhuna sinmiş. Sistemin tepesindekiler değişsede sistem devam eder. Kapitalizmde ya ezersin ya ezilirsin dengesi var. Bunun dışında hareket etme imkanı yok. Dengeler buna göre şekillenmiştir. İnsanlar arasındaki ilişkileri genelde maddi koşullar belirliyor ve bütün ilişkiler maddiyat üzerine kuruludur. İnsanlar arasında sadece insanlığa dayalı ilişkileri bulmak çok zordur. Herşey maddiyat üzerinde şekillenir. İnsan maddiyat olmadan yaşayamaz tabiki ama insanın, maddiyatı ve gücü birbirini ezmek için kullanması insanı insani özden uzaklaştırmıştır, insanı adeta yok etmiştir. İşte paranın tanrılaşması budur. İnsanın bittiği yerde para tanrılaşmıştır ve kendi yaratıcısını esir almıştır, köleleştirmiştir. Günümüz dünyasında maddiyat ve egemenlikten başka, insanlığa dair ne kalmıştır? Para kazanmak için hastalık çıkarmak, savaş çıkarmak, hayvanlaşmanında çok ötesine geçmek demektir. Ki hayvanlar bile böyle şeyler yapmıyorlar. 

 

 

Her insanda ego-ben duygusu var. Bunda aşırıya gidip, toplumdan kopma insanı toplumun düşmanı yapar. Toplumsallıktan kopan bireyin insanlığı kalmaz. İnsanlığı kalmayanın tapacağı tek şey para, mülk ve iktidardır ve insan sadece burada köle ve kuldur. Yani insan paraya, güce taptıkça kendi kendisini kullaştırmıştır. Yeni insan, paranın, malın ve iktidarın esiri olmaz, toplumsallıktan kopmaz. Bireysel yaşamını özgür birey ve yeni insan olarak toplumsallık içinde yaşar. Sosyalizmde insan maddiyat için yok, maddiyat insan için var. Gücü, parayı, makamı ve mevkiyi kendini farklı göstermenin aracı olarak kullanmak insanı insan karşısında cüceleştirmiştir. İşte sınıflaşmak toplumsallığı bitirmektir, insanlıktan çıkmaktır. Çünkü insan toplumsal kaldığı ölçüde ve birbirine değer verdiği ölçüde  insandır. Kapitalizmde bu mümkün olmayacağına göre, insanlığın tek kurtuluş yolu sosyalizmdir. İşte burada, yeni insan önem kazanıyor. Maddiyatın, paranın, egemenliğin esiri olmaktan çıkmış, toplumsallığı en üst seviyede yaşayan, insan sevgisiyle dolup taşan insan yeni insandır ve sosyalizm için vazgeçilmezdir. Demekki insan sınıf atlamakla değil, toplumsallaşmayla, sınıfsız toplum olmakla insanlaşır. Yeni insan sosyalize olmuş insandır. Humanistleşmek bunun temelidir. İnsancıl olmak sosyalizmin temelidir... 



 

Editör: TE Bilişim