ÖZEL HABER/RABİA ÇELİK 

GAZETE EMEK- Türkiye, 2021'i ekonomide yaşanan döviz krizi ile geride bırakıyor. 2021 yılında Koronavirüs pandemisiyle beraber ekonomide yaşanan kriz giderek derinleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Faiz sebep, enflasyon neticedir" sözünden yola çıkarak Merkez Bankası’nın ard arda aldığı  faiz indirimi kararı ile enflasyonun oranının yükseldiği, işsizlik arttı ve iş gücü  ucuz hale geldi.

Son bir yılda Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında yüzde 50 değer kaybetti. Türk Lirası’ndaki değer kaybının önüne geçebilmek için açıklanan Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat sistemi ile “Gerçek kişilerin TL vadeli hesapları üzerinde işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranı kıyaslanacak, yüksek olan oran üzerinden hesap nemalandırılacak.”denildi.

2022’de Türkiye'nin ekonomik anlamda nasıl bir süreçten geçeceğini Gazete Emek’e değerlendiren Araştırmacı-Yazar Mustafa Peköz, “AKP iktidarının aldığı anlık ekonomik kararlarla ülke ekonomisini düze çıkarması mümkün değildir. Bütün veriler 2022 yılında ekonomik sorunların daha da artacağını gösteriyor.” Diye konuştu.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan Pervin Buldan hakkında soruşturma

“EKONOMİNİN KURALLARINI AYETLERE GÖRE DÜZENLEMEK İSTEDİ”

Ekonomik ve toplumsal sorunların doğru kavranması için AKP’nin 2021’de izlediği ekonomik politikanın analiz edilmesi gerektiğini savunan Peköz, sözlerine şöyle devam etti:

 “Türkiye'de iktidar gücünün merkezileştiği ve buna paralel olarak ekonomik politikalar da tek merkezli yönetilmeye başlandı. Bağımsız olduğu belirtilen Merkez Bankası gibi kurumlar bütünüyle işlevsizleşti. Hazine ve Maliye Bakanlığı fiilen devre dışı kaldı. 20 ayda dört Merkez Bankası başkanı, üç Maliye Bakanı değişti. Bu dünya çapında belki son 50 yılın rekoru diyebiliriz. Geçtiğimiz günlerde Putin, "Ben Merkez Bankası'na karışamam. Merkez Bankası'na karışırsam Türkiye gibi olurum" dedi. Bu bize Türkiye'nin içerisinde bulunan ekonomik ve politik krizin kendisini gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonominin kitabını ben yazdım" dedi ve "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" tezini ortaya attı.  Özellikle muhalefetin faiz düşürülmesi noktasındaki eleştirileri karşısında ayetlere başvurdu. Bir bakıma ekonominin kurallarını, Kuran'daki ayetlere göre düzenlemek istedi. Yepyeni bir model dedikleri Çin modelinin Türkiye versiyonu uygulanmaya konuldu. Yani ucuz iş gücüne dayanan üretim sağlanacak, TL'nin değeri düşürülecek, ihracat artırılacak, döviz akışı sağlanacak, gümrük ve cari açıklar kapatılacak. Aynı zamanda Merkez Bankası'nın kasasına 128 milyar dolar konularak muhalefetin sesi kesilecekti. Güney Kore ve Çin modeli, 50 yıllık birikimin üzerinden şekillenmesine rağmen Cumhurbaşkanı, "6 ayda biz bu işi çözeriz" dedi ama bir ay geçmeden model fikrinden vazgeçildi, dolar kontrolden çıktı ve 18 TL'yi buldu. Deneme yanılma metodlu bu teze dövize çevirme mevduat için kullanıldı. Nas'a dayanan faiz indirimi yerine, gizli faize arttırmaya bıraktı. Bu konuda bankalara bir zorunluluk getirildi. Bankaların çok ciddi bir kar elde etmesine yol açan bir sistem olarak karşımıza çıktı. Öyle ki Merkez Bankası, faizleri yüzde 14'e düşürdü ama hazine bankalarda yüzde 22, yüzde 23 oranında faizden para almaya başladı. Yine arada büyük bir rakam olduğunu görüyoruz.”

Süleyman Soylu: "Bu işleri kendimiz yapmıyoruz, bize yaptıran Allah'tır" 

HİPERENFLASYON UYARISI

Ekonomik politikaların ayetlere dayandırılarak yorumlanması ve uygulamaya geçilmesi, önümüzdeki yıl içerisinde ciddi sorunlara yol açacağını ve yoksul vatandaşların daha çok etkileneceğini söyleyen Peköz, “Dolar bir anda 14 TL'ye düştü. Doları düşürmek için bir gecede 7 milyar doları bir gecede piyasaya sürüldüğü belirtiliyor. Hatta bazıları, bir kısım iş insanlarına, bankalara da baskı yapılarak toplam piyasaya sürülen doların 20 milyar olduğu söyleniyor. Çok kısa bir zaman içerisinde elinde milyon dolarları olanlar bozdurdu ve dolarları satarak milyarlar kazandılar. Örneğin; 1 milyon doları olan bir kişinin parasını 18 TL'den sattığı zaman arada yaklaşık 5 milyon TL kazanmış oluyor.  Ekonomistler, dövize çevrilen mevduatın dolarizasyon ve hiperenflasyona yol açacağı konusunda çok ciddi uyarılar yapıyor. Uluslararası alandaki ekonomik kurumlar da dikkat çekiyor. Mevduat faizinin dolar cinsinden ödenmesi aslında Türkiye'de TL'nin yerine doların alacağını gösteriyor. Önümüzdeki süreçte hiperenflasyona yol açma olasılığı olduğu görülüyor. Banka ve Denetleme Kurulu, bir kısım bankalara faizi istedikleri noktaya çekmedikleri için ceza verdiği görüldü. Belirgin ve uygulanabilir bir stratejisi olmayan AKP iktidarının aldığı anlık ekonomik kararlarla ülke ekonomisini düze çıkarması mümkün değildir. Bütün veriler 2022 yılında ekonomik sorunların daha da artacağını gösteriyor. Maalesef bu hiçbirimizin istediği bir durum değil. Hiç kimse Türkiye'deki ekonomik durumun kötü olması ve toplumun bunun altında ezilmesini istemez. Ekonomik sorunlar esas olarak toplumun yüzde 90'ını doğrudan olumsuz yönde etkiler. Ufak bir azının da çok daha zenginleşmesine yol açıyor. Bunun en önemli faktörlerinden biri de iktidarın küresel güçlerle uyumlu bir politika geliştirememesi ve küresel sermayeye önem vermemesidir.” diyerek dövizin kontrolsüz kullanımıyla oluşabilecek hiperenflasyona dikkat çekti.

DEMOKRASİNİN AŞINMASI SORUNU

Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde itibar kaybettiğini vurgulayan Peköz, “Bölgesel politikalardaki açık başarısızlık ve bölge ülkeleri ile başlayan sorunların derinleşmesi ekonomik ilişkileri doğrudan etkiledi. Krizi derinleştiren en önemli faktörlerinden biri de Türkiye'nin demokratik değerlerinin aşınması ve AİHM gibi bağlayıcı kararlarına uymamasıdır. Bu da dış politikada güven sorunu yaratmaktadır ve sermayenin ülkeye girişini engellemektedir. Bu bakımdan hem iç politikadaki istikrarsızlık, artan otoriter güç ilişkisi hem de uluslararası ilişkilerde yaşanan sorunlar ekonomiyi doğrudan ve olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bakımdan çözüm bu iki alanda birlikte alınması gerekir.” İfadelerine yer verdi.

2022 YILINDA KRİZ DAHA DA BÜYÜYECEK

Ekonomik krizin derinleşmesi, AKP’nin toplumsal anlamda güç kaybettiğinin işareti olduğunu dile getiren Peköz, “Toplumsal dinamikleri zayıflayan AKP ise, iktidarı elde tutmak için hukuk dışı uygulamalara başvuruyor. Örneğin; İBB'ye karşı başlatılan soruşturma, HDP Bahçelievler ilçe başkanlığına yapılan saldırı, Kobanê davası, HDP'nin kapatılması meselesi Türkiye'deki politik krizin çok daha belirgin olarak ön plana çıkacağını gösteriyor.”dedi.

2022 yılının ekonomik sorunlarının diğer illere oranla Kürt illerinde daha çok hissedileceğini ve artan yoksulluğun AKP’ye oy kaybettireceğin altını çizen Peköz, şunları söyledi:

“Bölgede halen çözüm bekleyen politik sorunların ciddiyetini devam ettirmesi, işsizlik TÜİK ortalamasının çok daha üzerinde olması ve ekonomik yatırımların neredeyse yok denecek kadar az seviyede olması sorunların çok daha fazla artacağını gösteriyor. 2022 yılında hem Türkiye genelinde hem de özellikle Kürt coğrafyasında AKP'nin çok daha ciddi çözüleceğini gösterir. 2022 yılında ekonomik ve politik sorunların daha fazla artacağını söyleyebiliriz. Ama alternatif politikalar içinde yeni politikalar çıkacağına dair çok sayıda veriden bahsedebiliriz. Çünkü AKP'nin ister dini kullanması, isterse yoksullaşmayı bir  toplumsal baskı unsuru olarak kullanması ve isterse de muhalefete karşı sürekli idari tedbirlere başvurması çözülüşünü engellemiyor. Yapılan kamuoyu yoklamasına AKP'nin özellikle muhafazakar kesimin çok yoğun olduğu bölgelerde oy kaybının yüzde 60'lardan yüzde 52'lere düştüğünü gösteriyor. Bunun ana unsuru ekonomik politikalardaki başarısızlıktır. Bunun için AKP, ekonomide bir kısım adımlar atarak toplumsal bir iyileştirme yaratmak ve ondan sonra erken seçime gitme hazırlığında olduğu görülüyor.”

Editör: TE Bilişim