Gazete Emek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Meclis’te güncel gelişmelere ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Meclis’te görüşmeleri süren ve vakıflarla ilgili değişiklikler öngören kanun teklifine dikkat çeken Temelli, bu teklifle vakıfların özerkliğinin yok sayıldığını söyledi.
Belediyeler ve yerel yönetimlerin vakıflarla kurduğu ilişkinin bu teklifle yok sayıldığını kaydeden Temelli, “Tarihsellikten, bu akıldan ve kültürden kopuk olan bu anlayış, her şeyi özerkliğinden kopararak, merkezileştirerek bir yönetim anlayışını bir kez daha bizlere sergilemektedir. Bunun arkasında yatan mantı kuşkusuz ticari akıldır. Her şeyi ticarileştiren; kültür varlıklarını, bu değerleri piyasacı bir yaklaşımla yönetme anlayışıdır. Bu nedenle bu kanunun acilen geri çekilmesini bir kez daha burada talep ediyoruz” dedi.
Süreç kapsamında yasal düzenleme yapılmalı
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarına ilişkin de konuşan Temelli, sürecin önemli bir aşamada olduğunu belirterek, “Bu aşamanın iyi değerlendirilmesi ve artık yasamaya dair faaliyetlerin bir an önce hayata geçmesi önceliğimizdir. Umuyoruz ki kaybedilen zamanın da telafisiyle yılsonuna kalmadan beklenen yasalar Meclis gündemine gelecek ve yasalaşacaktır. Bu tabii bizim umudumuz. Bu umudun gerçekleşmesi için de gereken çabayı ortaya koyacağız” diye kaydetti.
Meclis’e gelmesi beklenen 11’inci Yargı Paketi’ne de değinen Temelli, “O paket aslında bu beklentileri karşılamaktan çok uzak. İnfazdaki eşitsizlik devam ediyor. Yasaların ortaya koymuş olduğu adaletsizlik hala Türkiye’deki cezaevi gündemlerinin başında geliyor. Tabii ki çok adaletsizliklerden kaynaklı çok sayıda mağdurun olduğu bir ülke. Bu mağduriyetleri gitmesini bekliyorlar. Fakat bu konuda bir düzenleme olduğuna dair henüz ortada bir belirti yok” diye belirtti.
Hasta tutukluların durumu
Cezaevlerinde tutulan hasta tutuklulara dikkat çeken Temelli, Türkiye’de bin 600’den fazla hasta tutuklu bulunduğunu belirtti.
Temelli, hasta tutuklularla ilgili olarak Meclis gündeminde hâlâ kapsamlı bir yasa teklifinin yer almadığını ayrıca, cezaevlerinde uygulanan infaz yakma uygulamasına değindi. Temelli, bu yöntemin ciddi bir hak ihlali olduğunu söyleyerek, “İnfaz yakma denen bir şey var. İnfaz yakmanın yöntemi şu; İdare ve Gözlem Kurulu’nun karşısına çıkıyorsunuz. Size iki soru soruyorlar. Bu kurul adeta bir üst mahkeme gibi. Yani yargı süreci tamamlanmış, cezası bitmiş, hükümlü cezasını yatmış, fakat bütün bunlardan sonra karşınıza bir üst mahkeme çıkıyor. Sorular ise şu; ‘Pişman mısınız?’ ‘Örgütte kaç kişi silah bıraktı?’ ya da bunun gibi akla hayale gelmeyecek sorularla infazlar yakılmaya devam ediyor” dedi.
Sincan’da 21 kadın tutuklu tahliye edilmiyor
Temelli, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde hiçbir tutuklunun tahliye edilmediğini söyledi. Cezaevinde bulunan kadınların infazlarını tamamlamış olmalarına rağmen serbest bırakılmadığını kaydeden Temelli, toplam 21 kadın tutuklunun tahliyesinin ertelendiğini belirtti.
Temelli, “Mağduriyetlerin giderilmesi gereken birincil adres kuşkusuz cezaevleridir. Ancak biz ne ile uğraşıyoruz? Vakıflar Kanunu ile. Neden? Kültür varlıklarını nasıl pazarlarız, nasıl ticarileştiririz diye. Esas gündemimiz, mağduriyetlerin olduğu yerlerde sorunları çözmek olmalı” dedi.
Bütçe Kanun Teklifi
2026 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’ne de değinen Temelli, “Sermayenin 3.6 trilyon vergisinden vazgeçiliyor ama 3.2 trilyon gelir vergisi toplanacak. Demek ki bu sermayeden toplanmayacak. Kimden toplanacak? Emekçiden toplanacak. Emekçilerin vergi yükü bununla sınırlı mı? Hayır. Neden? Çünkü dolaylı vergilere bakıyorsunuz. Dolaylı vergilerdeki artış da o kadar devasa bir artış ki peki bu dolaylı vergileri kim öder? Onu da emekçiler öder. Dolayısıyla emekçilerin üzerindeki vergi yükü yüzde 40’lara ulaşmış durumda. Peki sermayenin üzerindeki vergi yükü? Görünen yüzde 20 fakat muafiyet istisna ve bu vergi harcamalarına düştükten sonra sermayenin üzerindeki vergi yükü adeta sıfır” diye ifade etti.
Temeli konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Mesela güvenlikçi, akıllı hazırlanmış bir bütçe demiştik geçen yıl. Bu yıl daha da artmış. Geçen yıl güvenlik sektörüne ayrılan para 40 milyar dolarken, bu yıl 51 milyar doları geçmiş. Yani payı, miktarı giderek artıyor. Bütçenin yüzde 11,5’i güvenlik bürokrasisine, militarist akla gidiyor. Neden? Böyle bir sorunu mu var ülkenin? Hadi geçmişte bahaneniz vardı, ama 27 Şubat’taki gelen deklarasyonla beraber Sayın Abdullah Öcalan’ın ortaya koymuş olduğu bu yeni dönem perspektifi ile artık bahaneniz de yok.
Dolayısıyla demokratik siyaset stratejisinin bu denli silaha ihtiyaç duymadığı bir süreci yaşarken siz hâlâ silaha neden bu kadar çok kaynak ayırıyorsunuz?
Aslında bu da işte yaşadığımız yoksulluğun, yaşadığımız sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri. Dönemin ruhuna uygun bir bütçe hazırlamanız gerekirdi. Ekmek ve barış için bir bütçe hazırlamanız gerekirdi. Ama bırakın ekmek ve barış için bütçe hazırlamayı, siz sermaye ve savaş için bütçe hazırlamaya devam ettiniz.”
Kaynak: MA




