Gazete Emek- Eskişehir Eti Fabrikasında ağustos ayının başından beri işten çıkarmalar sürüyor. Ağustosun başında 100’e yakın işçinin toplu bir şekilde ve göstermelik gerekçelerle işten çıkarılmasının ardından gazetemiz sayfalarında; Eti’deki işçi kıyımının sebeplerini ve işçilerin çalışma koşullarına dair gerçekleri takip etmiştik. Bugün de mart ayında yine Eti’den haksız yere ve kodla işten çıkartılan kadın işçileri dinleme fırsatı bulduk.
İş kazası geçiren işçiye mobbing
İşe başladıktan yaklaşık 2 yıl sonra çalışırken iş kazası geçiren bir işçi, 450 kiloluk çikolata arabasının omzuna çarpmasıyla yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Kolum mosmor oldu ve şişti fakat ona rağmen hastaneye gitmemem için türlü bahane ürettiler. Üretimin devam etmesi gerektiğini söylediler. Elim kolum tutmuyorken benden çalışmamı istediler. Gözümü korkutmak için, iş kazası geçirdim dersen polis gelir işinden olursun dediler.”
İş kazasından sonra bir süre daha o şekilde çalıştırılan işçi, kazanın sorumlusu olarak yine kendisinin gösterildiğini belirtiyor. Ekip liderinin, babasının hastalığını veya dalgın çalışmasını gerekçe göstererek sorumluluğu işçinin üzerine attığını söylüyor. Doktorun verdiği rapor uzun bulunduğu için baskılar sürüyor. Hatta işçi, raporunun 5. gününde başka fabrikaya gönderiliyor:
“Fabrika değişikliği işçi için iyi değildir. Sanki sorunluymuş, eski çalıştığı yerde sorun çıkaran birisiymiş gibi bir imaj verilir. Sorunlu işçiyi fabrika fabrika gezdirirler. Sorun olarak gördükleri genelde iş kazası geçiren ya da koşullardan şikayet eden işçilerdir.”
Eti’de işçilerin sağlığının ve canının hiçe sayıldığı bu düzen, birçok şikayetin yanı sıra bir işçinin fabrikada yaşamına son vermesiyle daha da görünür hale geliyor.
Taciz ve mobbing sarmalı
Çalışmaya başladıktan 2.5 yıl sonra fabrikaya gelen yeni ekip lideri, kadın işçilere ağır çalışma koşullarının yanında taciz ve mobbing uyguluyor. Kadın işçilerden biri yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bir gece ekip liderim beni aradı. İşle ilgili bir şey söyleyeceğini düşündüm, fakat alkollü olduğunu fark ettim. Bana iltifat etmeye başladı. Onu uyardım ve bir daha mesai saatleri dışında bu şekilde aramamasını söyledim. Ertesi sabah işe korkuyla gittim. Sonrasında defalarca aradı. Telefonlarını açmayınca görev yerimi değiştirdi, mobbing başladı. En kötüsü de kimseye bir şey söyleyememekti. İki çocuğum ve hasta babam var, maaşa muhtacım, işten atılırım korkusuyla 6 ay boyunca tek başıma mücadele ettim.”
Kadın işçiler, durumu sendika baştemsilcisine anlattıklarında ise hiçbir şey yapılmıyor. Tacize uğrayan başka bir kadın işçinin de ortaya çıkması üzerine yönetime başvuruyorlar. Ancak Eti yönetiminin bulduğu “çözüm”, tacizciyi işten çıkarmak yerine işçilerin vardiyasını değiştirmek oluyor. Yönetici aynı görevle fabrikada çalışmaya devam ediyor.
‘Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk’
Yeni vardiyada da sorunların sürdüğünü belirten işçiler, şunları söylüyor: “Orada da amirler, yöneticiler kadın işçileri resmen oyuncak olarak görüyor. Karşı çıkarsan da sonuç belli; sürekli yerin değişiyor, daha zor bantlarda çalıştırılıyorsun, evet diyene kadar mobbing devam ediyor. Kovulmak için açığın aranıyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Mecburen 6 yıl bu koşullarda çalışmaya devam ettim. Kadın işçiler kollarından tutularak zorla odalara çekiliyor.”
Tacize uğradığını söyleyen kadınlar, tazminatsız ve kod gerekçesiyle işten çıkarılıyor. Gelen gideni aratıyor, fakat taciz ve mobbing sarmalı kadın işçilerin kabusu olmaya devam ediyor.
Kodla işten atılan kadın işçiler iş bulamıyor
Kadın işçilerin tazminatsız ve kod gerekçesiyle işten atılması sebebiyle davaları hâlâ devam ediyor. İşsizlik ödeneğinden faydalanamıyorlar ve başka fabrikalara başvurduklarında kod gerekçesiyle iş bulmakta zorlanıyorlar.
Bir kadın işçi, süreci şöyle özetliyor: “Fabrikada her şey yöneticilere mübah, işçiye günah. Devlet işverene kod hakkı vermiş de haksız yere kodla kovulan işçinin hakkını kim koruyacak? Neden denetlenmiyor bu işten çıkarmalar? Sendika neden örgütlü fabrikada tacize uğrayan işçinin dahi hakkını savunmuyor? Eti’de çalıştığımız süre birçok işçinin psikolojisini bozdu. Sadece fiziken değil, psikolojik olarak da yıprandık.”
‘Birlikte hareket etmeliyiz’
Buluştuğumuz kadın işçiler sözlerini, kendileriyle aynı koşullarda çalışan diğer kadınlara seslenerek bitiriyor:
“Yoksulluk, ağır çalışma koşulları, taciz ve mobbingin karşısında birlikte hareket etmeliyiz. Patronlar, yöneticiler çok güçlü, çünkü hepsi birlikte hareket ediyor. Sendika da patron da yargı da güçlüden yana. Ama biliyorum ki içeride hâlâ aynı koşullarda çalışan arkadaşlarımız var. Çıkarılan işçilerin davaları var. Hep birlikte ses çıkarmamız gerekiyor. Bu düzeni değiştireceksek bizim de güçlü olmamız gerekiyor.”
Kaynak: Evrensel