Van’da kayyum tarafından işten çıkarılan işçiler Ankara’da
Van’da kayyum tarafından işten çıkarılan işçiler Ankara’da
İçeriği Görüntüle

Gazete Emek- 6 milyon memur statüsündeki kamu emekçisi ve emeklisini doğrudan, en az 12 milyon yurttaşı ise dolaylı olarak etkileyen 8. Dönem Toplu İş Sözleşmeleri’nin (TİS) Hakem Kurulu’nca onaylanmış son hâli dünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece milyonlarca kamu emekçisinin 2026 yılı için aldığı kümülatif zam yüzde 18, 2027 içinse yüzde 9’da bağıtlandı. Hakem Kurulu’nun, iktidarın masaya getirdiği teklifin yalnızca 2027 yılı için önerilen zam oranında yüzde 1 artışa gitmesiyle şekillenen sözleşme ile kamu işçilerinin ardından kamu emekçileri de sefalete mahkûm edildi.
600 bini aşkın kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü’nde (KPÇP) de, 6 milyon kamu emekçisini ilgilendiren 8. Dönem TİS görüşmelerinde de iktidar, elinde bulundurduğu baskı mekanizmaları ile ‘ne vermek istiyorsa onu yürürlüğe soktu.’ Ne 7 ay süren KÇP görüşmelerinde ne de 1 aydır devam eden 8. Dönem TİS sürecinde etkili bir sendikal muhalefetle karşılaşmaması da elini rahatlattı. Milyonlarca işçi ve emekçinin adeta iktidar-hakem-sarı sendika ittifakı tarafından razı gelmeye zorlanmasının ardından elde kalan ise şaibeli TÜİK enflasyon verilerine dahi yetişemeyen sefalet zammı oldu.
OYALADI, BASKILADI, EN SONUNDA SİNDİRDİ
KÇP’de işçiyi temsil etme iddiasıyla masaya oturan Türk-İş ve Hak-İş de, 8. Dönem TİS’te yetkili konfederasyon olan Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen de pazarlık masasından sefalet ve başarısızlıkla döndüler. İki toplu sözleşme görüşmesinde de konfederasyonların masaya getirdiği teklifler ile imzalanan teklifler arasındaki fark, uçuruma dönüştü.
7 ay süren KÇP’de Türk-İş’in şubat ayında pazarlık masasına sunduğu teklif, günlük en düşük ücretin 1800 liraya yükseltilmesi, bu artışın ardından ücretlere 2025’in ilk altı ayı için yüzde 50, diğer altı aylık dönemleri için ise yüzde 25 zam yapılması ve bunun üzerine yüzde 10 refah payı verilmesiydi. İktidarın güdümünde hareket eden işveren Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası’nın (TÜHİS) buna karşılık masaya sunduğu zam oranı ise 2025’in ilk 6 ayı için yüzde 24, kalan üç 6 aylık dönem için ise gerçekleşen enflasyon oranında olmuştu. İşçi ile işveren taraflarının sunduğu teklifler arası uçurum zaten son derece derinken, iktidar çok geçmeden kamu işçisine TÜİK’in şaibeli enflasyon oranını bile çok gördüğünü açıkladı. TÜHİS, sunduğu teklifi geri çekerek 13 Haziran’da masaya birinci yılın ilk 6 ayı için yüzde 16, ikinci 6 ayı için yüzde 8, ikinci yılın birinci 6 ayı için yüzde 7, ikinci 6 ayı için yüzde 5 teklif etti. Bu teklif daha sonra yüzde 17'lik birinci altı ay zam teklifi 7 puan artış ile yüzde 24'e, yüzde 10'luk ikinci altı ay teklifi de 1 puanlık artış ile yüzde 11'e, yüzde 7'lik üçüncü altı ay teklifi 3 puanlık artışla yüzde 10'a yükseltildi. Teklif, Türk-İş tarafından kabul edilmezken sözleşme süresi dolan kamu iş yerlerine grev kararları asılmaya başlandı. Fiili ilk grevin yarın Eti Maden'e bağlı bor işletmelerinde başlaması bekleniyordu. Kamu işyerlerindeki grevlerin başlangıç noktası olacak grevin başlamasına bir gün kala, AKP’li Tayyip Erdoğan Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameyle ’60 gün erteleyerek’ grevi fiilen yasakladı. Grev yasağının gerekçesi, AKP döneminde yasaklanan 22 grevin 17’sinin gerekçesi ile ise aynıydı: milli güvenlik.
Grev yasağı, zaten sokakta etkili, işçiden yana bir sendikal faaliyet yürütmekten uzak Türk-İş’in duruşunu iyice dağıttı. 7 ay boyunca yeni yeni düzenlenmeye başlayan işçi eylemlerinin ve basın açıklamalarının önü kesildi, grev yasağına karşı ise herhangi bir duruş sergilenmedi. Yasağın hemen ertesi günü ise dayatılan sefalet teklifi imzalandı, işçi temsilcileri ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan el ele tutuşarak poz verdi.
MASADA İMZALATAMAYINCA HAKEMİ DEVREYE SOKTU
Oyalama politikaları, baskı mekanizmaları ve en nihayetinde grev yasağı devreye sokularak iktidarın teklifinin geçirildiği KÇP’den bir ay sonra, 8. Dönem TİS görüşmelerinde de iktidarın elinde bulundurduğu silah, Hakem Kurulu oldu. İktidarın, bu kez bizzat işveren konumunda olduğu ve tekliflerin doğrudan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca sunulduğu 8. Dönem TİS görüşmelerinde teklifler sefalete bile ulaşamadı. Bakan Işıkhan tarafından açıklanarak masaya konulan ilk teklif 2026’nın ilk yarısında yüzde 10, ikinci yarısında yüzde 6, 2027’nin ise her iki yarısında yüzde 4’er zam oldu. Tepki çeken ilk teklifin ardından ‘yeni bir teklif’ adı altında masaya konulan ikinci teklifteki tek değişiklik, taban aylıklarda bin lira artıştan ibaretti. Üçüncü ve son teklifte ise 2026’nın her iki 6 ayının zam oranlarında yüzde 1 artışa gidildi ve teklifin son hali şöyle gerçekleşti: 2026’nın ilk yarısında yüzde 11, ikinci yarısında yüzde 7 + taban aylığa 1000 lira artış, 2027’nin ise her iki yarısında yüzde 4’er zam.
İktidarın üçüncü teklifi de Memur-Sen tarafından kabul edilmedi. Konfederasyon teklifi imzalamazken Hakem Heyet’ine de taşımayı reddettiğini açıkladı. 6 üyesinin doğrudan Erdoğan tarafından atandığı, 1 üyesinin ise Memur-Sen’in önerdiği akademisyenler arasından yine Erdoğan’ca seçildiği Kurul’dan hakkaniyetli ve adil bir sonucun çıkmayacağını ifade eden Memur-Sen’in Heyet’e direnişi ise çok sürmedi. İktidara ve iktidar güdümündeki Heyet’e karşı direnişini teklifi hakeme taşımamayla sınırlı tutan Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen, heyete toplamda 3 üye yollayarak Hakem Kurulu masasının oluşmasını sağladı. Hakem Kurulu’ndan ise, tıpkı kendilerine başvurulduğu önceki 3 dönem sözleşmede olduğu gibi, iktidarın teklifinden öte bir sonuç çıkmadı. 8. Dönem TİS, yalnızca 2027’nin ilk 6 ayı için verilen zam oranında yüzde 1 artışa giderek 2026'nın ilk 6 ayında yüzde 11, ikinci 6 ayında yüzde 7, 2027'nin ilk 6 ayında yüzde 5, ikinci 6 ayında yüzde 4 zam şeklinde bağıtlandı. Her ne kadar konfederasyonlar ve konfederasyonların önerdiği akademisyen, hakemin kararlaştırdığı sözleşmenin altına imza atmasa da Erdoğan tarafından atanan 6 üye, sözleşmeyi çoğunluğu sağlayarak yürürlüğe soktu. KÇP’de baskı, yasak ve tehditle istediğini yaptıran iktidar, böylece 8. Dönem TİS’te de ‘masada kazanmış oldu.’ Hakemin sunduğu teklif yürürlüğe girdiği için yargı yolu da kapandı.
KAYBEDEN İŞÇİ EMEKÇİ OLDU
Sendikaların sunduğu taleplerin yanına bile yaklaşamayan, adeta işçi ve emekçilerle alay eden tekliflerin yürürlüğe girmesi ile emek gelirlerinin toplam kayıpları ise şöyle gerçekleşti:
KAMU ÇERÇEVE PROTOKOLÜ
• 2025: Türk-İş kümülatif olarak yüzde 75+ yüzde 10 refah payı zammı talep etti, yürürlüğe yüzde 35 girdi. Toplam kayıp yüzde 50 olarak gerçekleşti.
• 2026: Türk-İş’in talebi kümülatif yüzde 50 zamdı, yürürlüğe giren yüzde 16 oldu. Yüzde 34 kayıp yaşandı.
8. DÖNEM TOPLU SÖZLEŞME
• 2026: Mmemur-Sen kümülatif yüzde 88 istedi, onaylanan yüzde 18 oldu. Kayıp yüzde 70 oranında gerçekltşi.
• 2027: Memur-Sen’in talebi kümülatif yüzde 46’ydı, yürürlüğe yüzde 9 zam girdi. Emekçinin ücretinde yüzde 35 oranında kayıp oldu.
∗∗∗
ÖZER AVANAŞ: KAMU EMEKÇİLERİNİN HUKUKİ GÜVENCEYE İHTİYACI VAR
Gerek biz gerekse bağlı olduğumuz konfederasyon KESK, iktidardan gelen sefalet tekliflerinin ardından mücadeleyi sürdürmek için yapılması gerekenin hakeme gitmemek olduğunu söyledik. Çünkü teklif hakeme taşındığı an Hakem Kurulu’nun açıklayacağı teklife yönelik hukuki tüm yollar kapanıyor. İlgili kanun gereği hakem heyetinin toplanabilmesi için en az 8 üyenin katılım sağlaması gerektiğinden, masadaki konfederasyonlar Memur-Sen ve Türkiye Kamu-Sen üye yollamadığı takdirde heyet bir araya gelemiyordu. Böylece, hakeme taşınmayan sözleşme, Genel Hükümler gereği bütçe görüşmelerine taşınacaktı. Sürecin böyle ilerlemesi, hem bir hukuki itiraz zemini oluşturacak hem de grevli TİS için bir mücadele alanı yaratacaktı. Ancak yetkili konfederasyonlar üye yollayarak iktidara ortak oldu. Kamu emekçisi için TİS görüşmelerinde fiilen greve çıkılacağı bir mücadele alanı hakemce daraltılmış olsa da hâlâ mevcut. İlgili yasanın yeniden düzenlenmesi talebi tüm yakıcılığıyla önümüzde duruyor. Çünkü ekonomik krizin bu denli derinleştiği enflasyonist bir ortamda zikredeceğiniz hiçbir zam oranının 6 ay sonra karşılığı kalmıyor. Bu sebepten mücadele eksenini yasanın yeniden düzenlenerek grev hakkına kavuşulacağı bir direnişe bükmek gerekiyor. Ekonomik talepler çok önemli ama kamu emekçisinin bu sene yaşadığımız gibi Bakanın ricasıyla enflasyon oranında zamlar dayatılacağı bir cendereden çıkartılması, hukuki bir güvenceye ulaşması lazım. Biz de bu sebepten hakem sonrası bildiriler dağıttık ve kokart eylemi gerçekleştirdik. Bütçe görüşmeleri gerçekleşirken de sarı sendikaları teşhir eden çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
BÜLENT KILIÇÇIOĞLU: SÜRECİ UZATARAK İŞÇİLERDE DAYANACAK GÜÇ BIRAKMADILAR
“İşçilerin imzalanan KÇP’den memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Masaya koyulan enflasyon oranında zam öngören teklifin geri çekilmesi ve ilan edilen grev yasağı, tabanda tepkilere yol açtı. Kamu işçisi, iktidarın takındığı tutumu yadırgadı. Görüşmelerin bu denli uzun sürmesi de ekonomik kriz ortamında işçinin dayanma olanağını her geçen gün biraz daha yok etti. Nihayetinde masaya konulan zam oranı son derece yetersiz olsa bile 2025’in başından bu yana zam alamadan çalışan işçi ‘Yeter ki imzalayın artık, hiç değilse biriken zam farkımızı alalım’ der oldu. Kamudaki işyeri sayısının çok olmasından sebep hâlâ tüm işyerlerinde sözleşme yürürlüğe girmiş de değil. Yani kamu işçisi süreç sonuçlansa da bekleyişini sürdürmek zorunda kaldı. E insanlar da bir noktada ‘Yeter artık’ diyor. Grevin ertelenmesine de tepki büyüktü. Ne gerekçeyle böyle bir uygulama yapılıyor örneğin? Bu erteleme ne uygundu ne de yasal. İşçinin Anayasa ile güvence altına alınmış grev hakkı elinden alındı. Haliyle kamu işçisi de bundan rahatsız oldu. Bu tablo içerisinde işçinin biriktirdiği tepki de devlete yöneldi. Yine de bu saatten sonra bir sonraki KÇP için çalışıp mücadele etmek dışında yapabileceklerimiz oldukça kısıtlanmış durumda.”

Kaynak: Birgün