Gazete Emek- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından başlatılan Barış ve Demokratik Toplum Süreci devam ediyor. Sürecin ikinci aşamaya geçmesine yönelik Kürt tarafının adım ve açıklamaları gündemi belirlerken iktidar kanadının adım atmaması da ilerlemenin önünde engel oluyor. Yeni Özgür Politika gazetesi yazarı Fuat Ali Rıza da sürece ilişkin “Süreçte ikinci aşamaya geçiş çabaları” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
DEMOKRATİK DEĞİŞİM
Yazının tamamı şöyle: “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bir süredir ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde ikinci aşamaya geçebilmek için çok yoğun bir çaba harcıyor. Sürecin birinci aşamasını, Kürt tarafının tek yanlı olarak attığı iyi niyet adımları olarak tanımlıyor. Bu aşama, 27 Şubat tarihli ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ndan PKK 12. Kongre kararlarına ve 11 Temmuz tarihinde 30 gerillanın silah yakma eylemine kadar atılan adımlarla tamamlanmış bulunuyor. Tüm bu adımlar, Türkiye’nin barışa ve demokratik değişime ulaşmasının önünü açmayı ve zeminini oluşturmayı ifade ediyor.
Süreçte ikinci aşama ise, esas olarak barış ve demokratikleşmenin hukuki gereklerini yerine getirmeyi içeriyor. Yani ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni yasal hale getirmekten geçiş dönemi hukuku oluşturmaya, barışı ve demokratikleşmeyi güvenceye alacak yasaların çıkartılmasına ya da var olanların değiştirilip yeniden düzenlenmesine kadar birçok hukuki adımın atılmasını gerektiriyor. Kürt Halk Önderi, bunları ‘Demokratik Entegrasyon Yasaları’, ‘Özgürlük Yasaları’ olarak tanımlıyor.
KOMİSYON ABDULLAH ÖCALAN’I DİNLEMELİ
Meclis’te kurulmuş olan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun esas işlevi de bu ikinci aşamanın gerektirdiği hukuki düzenlemelerin neler olacağını ve nasıl yapılacağını belirleme olarak tarif ediliyor. Üç aydır çalışan bu Komisyon’un artık ikinci aşamanın gerektirdiği adımları atması gerektiği belirtiliyor. Kuşkusuz bunun için de söz konusu Komisyon’un Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la görüşmesi, fikir ve önerilerini dinlemesi gerekiyor.
Kuşkusuz bu ikinci aşama çok daha yoğun ve karmaşık görevler içeriyor. Bunun için de söz konusu sürecin motor gücü olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaşam ve çalışma koşullarının değiştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekiyor. Kürt Halk Önderi’nin özgür yaşar ve çalışır koşullara kavuşması şart oluyor. Mevcut koşullarda nefes almakta bile zorlandığı dikkate alınırsa, Önder Abdullah Öcalan’ın bu koşullarda daha fazla bir şey yapamayacağı açıkça görülüyor. Sürecin ikinci aşamaya geçebilmesi ve ikinci aşamada da etkili işleyebilmesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi, özgür iletişim ve çalışma koşullarına kavuşması mutlaka gerekiyor.
Şimdi tüm bu arayış ve çabalar noktasında Kürt Özgürlük Hareketi adına 26 Ekim günü KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok’un yaptığı açıklama, Hareket Yönetimi’nin ‘Çatışma riski bulunan gerilla güçlerini TC sınırları içinden çektiğini ve sınır üzerinde de gereken düzenlemeleri yaptığını’ duyurması büyük önem taşıyor. Geçtiğimiz hafta boyunca Medya Savunma Alanları’na geri çekilen 25 gerillanın yaptığı bu açıklama herkes tarafından ve çok yönlü olarak tartışılmış bulunuyor. Bu tartışmaların daha da süreceği, yayılıp derinleşeceği anlaşılıyor.
İYİMSER HAVA
Kürt Özgürlük Hareketi’nin yaptığı bu açıklama üzerine yürütülen tartışmaların ortak noktası, ‘Bu açıklama ve girişimin sürecin önünü açtığı ve ikinci aşamaya geçişi mümkün kıldığı’ oluyor. Öyle ki Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın onayı ile gerçekleşen bu geri çekilmenin neredeyse herkese derin bir nefes aldırdığı gözleniyor. Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’den Tuncer Bakırhan’a ve diğer muhalefet partilerine kadar herkesi büyük bir iyimserliğin sardığı görülüyor.
Tabii böyle bir iyimserliğin oluşmasında hafta içinde İmralı’da yapılan görüşmelerin de payı var. Nitekim aile görüşü ardından DEM Parti İmralı Heyeti’nin de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la uzun ve önemli bir görüşme yapmış olduğu basına yansımış bulunuyor. Elbette sadece görüşme yapılmış olması değil, görüşmeler ardından basına yapılan açıklamalar ve Önder Abdullah Öcalan’ın ciddi ve pozitif mesajları bunların gelişmesinde belirleyici rol oynuyor. Bir de DEM Parti Heyeti’nin İmralı’ya gitmeden önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmüş olması da ikinci aşamaya geçiş üzerine iyimserliği artıran önemli bir etken oluyor.
POZİTİF YAKLAŞIM UYARISI
Kuşkusuz biz, küçük bir gelişme olunca iyimserlikten uçan, ortam biraz gerginleşince de karamsarlığa boğulan bir anlayış ve tutumun sahibi olamayız. Böylesi anlayış ve tutumlar yanardöner kişiliklerin, sosyolojik tanımlamayla küçük-burjuva ruh halinin ürünüdürler. Dikkat edilirse, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın söz ve davranışlarında bu tür yaklaşımın izi bile yoktur. Her koşulda sürece sahip çıkmakta ve sürecin başarısı için söz ve tutum geliştirmektedir. Nitekim hafta içinde yapılan görüşmelerde de bu tutumunu olduğu gibi sürdürmüş, sürece ciddi ve pozitif yaklaşım gösterilmesi için herkesi uyarmış, barış ve demokratikleşmeyi gerçekleştirecek yasal düzenlemelerin yapılmasının Türkiye açısından taşıdığı tarihi öneme dikkat çekmiştir. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere emekçi halk kesimlerini ise kendilerini eğitip örgütleme doğrultusunda uyarmıştır.
O halde küçük-burjuva değişkenliğini bir yana bırakarak, Türkiye’nin ve Kürtlerin hayati ihtiyacı olan barışı ve demokratikleşmeyi sağlayıcı değişim ve dönüşüm konusunda çok ciddi ve yaratıcı bir çabanın sahibi olmayı bilmeliyiz. Bunun için de ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin anlam ve önemi üzerinde sürekli yoğunlaşmalı ve bu temeldeki gerçekleri özellikle Türkiye toplumuna anlatabilmek için her türlü çabayı harcamalıyız. Dikkat edilirse en çok bu alanda zayıf kalınmaktadır. Oysaki geçen bir yıl içinde yaşanan gelişmeler, söylenen söz ve gösterilen tutumlar ezberleri bozmuş, eski zihniyet kalıplarını kırmış, ırkçı-şoven yaklaşımları ciddi biçimde tartışılır hale getirmiştir. Kısaca insanlara yeni ve doğru şeyleri anlatabilmek için ortam her zamankinden elverişli hale gelmiştir. O halde durmamak, kendi kabuğuna çekilmemek, uygun üslup ve yöntemle insanlara hakikati ulaştırabilmek için seferber olmak gerekir.
SÜRECİ TOPLUMSALLAŞTIRMAK
Bu konuda hiç kimsenin atıl durma hakkı yoktur. Süreçte ikinci aşamaya geçmek, barış ve demokratikleşme için hukuki gerekleri yerine getirmek sadece Kürtlerin yararına da değildir. Tersine daha çok Türkiye’nin, bu coğrafyada yaşayan herkesin yararınadır. Zira Türkiye’yi adım adım içine almaya çalışan tehlike ortadadır. Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray’a ve Şarm El Şeyh’e gitmiş ve ABD Başkanı Trump’la görüşmüş olması hiçbir şeyi değiştirmemiştir. Çok açık ki ABD’nin 1990’dan bu yana uyguladığı bir strateji vardır ve iş başı yapan her yönetim de küresel sermayenin çıkarlarına göre şekillenmiş olan bu stratejinin gereklerini yerine getirmek durumundadır. Trump’ın da yaptığı budur. Bu çerçevede 3. Dünya Savaşı stratejisi ile Türkiye’ye biçilen elbise ortadadır. Eğer Önder Abdullah Öcalan’ın öngördüğü barış ve demokratikleşme ile gereken birlik ve güç ortaya çıkartılmazsa, Türkiye’yi ciddi tehlikelerin beklediği hususu gözle görülebilecek kadar açıktır.
Yine Türkiye’nin demokratikleşmesinden sadece Kürtler değil, Türkiye’de yaşayan herkes fayda görecektir. Belki savaş rantçısı kastın çıkarları bozulacak ve savaşta olduğu gibi rant elde edemez hale gelecektir, ancak toplumun yüzde doksan beşi barış ve demokratikleşmeden yarar görecektir. Demek ki ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin ikinci aşamaya geçmesi ve başarıya ulaşması sadece Kürtleri değil, Türkiye’de yaşayan herkesi ilgilendirir ve olumlu etkiler. O halde söz konusu süreci Türkiye toplumuna anlatmak ve ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni toplumsallaştırma çalışmalarını özellikle de Türkiye’de geliştirerek Türkiye’nin her alanına yaymak en önemli görevdir.”
Kaynak: MA





