Hüseyin Nazlı yazdı
Dünya haritalarında sınırlar yeniden çiziliyor, küçük halklar bile kendi bayraklarını dalgalandırabiliyor. Ama 80 milyonu aşan Kürt halkı hâlâ devletsiz, hâlâ sahipsiz, hâlâ sürgünlerde.Neden “80 milyon Kürt” diyorum? Çünkü Kürtler binlerce yıldır asimilasyona uğruyor; sonradan Kürt olduğunu öğrenen binlerce insan var. Bu bile, ne kadar sömürüldüğümüzün en net göstergesidir.
Bu yüzden sormak gerekir: Bu kadar büyük bir halk, nasıl olur da hâlâ görünmez kılınır?
Beş milyonluk Filistin, yıllardır dünya gündeminin merkezinde yer alırken; Kürtler yüz yıllardır süren zulme rağmen hâlâ dünyanın en büyük “sessiz hikâyesi” olmaya devam ediyor. Oysa bu halk, sadece kimliği için değil, var olabilmek için mücadele etti ve ediyor.
Rakamlar yürek yakıyor: Türkiye en az 550 bin, İran 470 bin, Irak 440 bin, Suriye 364 bin Kürt’ü katletti. Yaklaşık 20 milyon Kürt, cezaevlerinde ya da sürgünde yaşamını geçirdi. Ve zulüm hâlâ sürüyor; sadece kurşunla değil, inkârla, sessizlikle, dilin ve kültürün yok edilmesiyle…
Peki neden biz hâlâ birleşik bir devlet olamadık? Çünkü Kürtlerin coğrafyası dört parçaya bölündü, ama en çok da kendi içinde bölündü. Her parçada bir başka devletin gölgesi, bir başka ideolojinin zinciri var. Dünyanın büyük güçleri Kürt’ü hep “denge unsuru” olarak kullandı, ama hiçbir zaman hak ettiği bir statüyü tanımadı.
Türklerin yedi, Arapların yirmi yedi devleti var. Kimse onların “bölündüğünü” söylemiyor. Ama Kürtler bir federasyon ya da özerklik istediğinde “tehlike” oluyor. Sormak lazım: Bu nasıl bir kardeşliktir ki, Kürt’ün eşitlik talebinden korkar?
Artık bazı gerçekleri açıkça konuşmanın zamanı geldi. 80 milyon Kürt’e özerkliği, federasyonu, kendi kaderini tayin hakkını çok görenler; kardeşiniz değil, düşmanınızdır. Çünkü kardeş, senin kimliğinden korkmaz. Kardeş, senin dilini susturmaz. Kardeş, senin çocuklarını toprağa gömmez.
Kürt halkının devleti yok ama iradesi var. Bu irade, dört parçaya bölünmüş olsa da tek bir kalpte atıyor. Ve o kalp, her zulümde biraz daha sert, biraz daha kararlı atacak
Bir gün, bu halkın çektiği acılar devletlerin arşivlerinde değil, özgür bir Kürdistan’ın meydanlarında yankılanacak. O gün geldiğinde dünya bir kez daha anlayacak: Kürt, susmadığı için değil, susturulamadığı için direndiği için hâlâ ayakta.




