Amedspor kongresinin yankıları henüz sürerken, Sayın Ahmet Yıldırım Hocanın sözlerine özellikle değinmekte fayda var. Yıldırım Hoca, “ülkedeki sürecin ruhuna ve Amedspor’un kimliğine uygun olarak, Amed’de Bursaspor’la bir dostluk maçı oynamanın hem aradaki buzların erimesine hem de sürecin ruhuna uygun olacağını” belirtti.
Bu çıkış, yalnızca bir akademisyenin düşüncesi değil; sporun birleştirici ve politik gücüne yapılmış cesur bir göndermedir. Amedspor’un, içinde bulunduğumuz kırılgan dönemde, sporun barıştırıcı ruhuyla toplumsal diyaloğa katkı sunma potansiyeli büyüktür.
Ahmet Hoca’nın bu radikal ve umut dolu önerisini hem selamlıyor hem de takdir ediyorum.
Madem ki futbolun politik bir alan olduğuna inanıyoruz, madem ki holiganizme karşıyız,
öyleyse bu hassas dönemde barışa bir el uzatmak taviz değil, toplumsal uzlaşı adına alınmış cesur bir sorumluluktur.
Toplumsal çatışmalarda kalıcı uzlaşıyı sağlamak için yüzleşmek, özür dilemek ve affetmek, sürecin en eksik halkaları olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bağlamda kendimize şu soruyu sormalıyız: Bursaspor, Sakaryaspor veya Ankaragücü bizim düşmanımız mı, yoksa sadece rakibimiz mi?
Bu sorunsal üzerine düşünmek, hem sporun hem de toplumun geleceği açısından elzemdir.
Elbette sürecin içeriksel eksikliklerine dair eleştiri hakkımız bakidir; ancak bu eleştiri, sürecin kırılganlığına destek vermediğimiz anlamına gelmez.
Aksine, Bursaspor’la yaklaşık yirmi yıldır süren çatışmanın sonlanması, yalnızca sahadaki bir gerilimin değil; ülkede yüzyılı aşkın süredir süren fiziksel, psikolojik ve toplumsal şiddetlerden yorulmuş halkların sembolik bir çatışmayı da sonlandırması anlamına gelebilir.
Bu ise, konuşma ve dinleme kültürünün tahammülüyle mümkün olacaktır.
Tüm bu süreci değerlendirirken, bunun bir niyet beyanı olduğunu; bu çağrının karşılık bulmasının ise Bursaspor cephesinin yaklaşımına bağlı olduğunu hatırlatmak isterim.
Buradaki duruş, biz Kürtlerin futbola bakışını ve insani tavrını ortaya koyan bir tutumdur.
Bu mesele sonuç odaklı değil, konuşabilme cesareti üzerine kuruludur.
Benim derdim de tam olarak budur: Konuşabilmek cesareti ve dinleyebilmeye tahammül etmek.
Mehmet Basri Çelik