Bir kaç gündür sosyal medyada lümpenizmin etkisinde kalan bir kaç Kürt gencinin kendilerine, kendi kültürlerine asla yakışmayan hareketlerinden yola çıkarak, turizm sektöründeki Kürt emeğini, Kürt sermayesini, Kürt iş çevrelerini “keko terörü” olarak etiketleyen ve hedef haline getiren bir ırkçı dalganın paylaşımlarını görüyoruz.

Öncelikle şunu söyleyelim: Tüm Kürtleri bir kaç gencin asla tasvip etmediğimiz davranışları üzerinden (ki belki o gençlerin bir kısmı Kürt bile olmayabilir; ama birileri Kürt olarak etiketlemek istiyor) aşağılayan, yerin dibine sokan, hedef gösteren bu yaklaşım, Kürt halkına karşı büyük bir hakaret içermektedir. Bir kaç insanın ahlaki düşkünlüklerini bir kimliğe mal eden bu tür hedef göstermelerin ne kadar tehlikeli olduğunu Türkiye kamuoyu çok iyi bilmektedir. Bundan dolayı zamanında yaşanan linç pratiklerini hiçbirimiz unutmuş değiliz.

Bu yeni ırkçı dalganın abarttığını ve niyetlerinin ahlaki veya insani değil siyasi olduğunu biliyoruz. Buna rağmen çuvaldızı kendimize batırmak zorundayız. Birilerinin öfkeli gençler diyerek katliamları meşrulaştırdığı gibi biz de “genç insanlar, olabilir” deyip düşkünlüğü meşrulaştıramayız. Böyle hatalar ölümcüldür. Bu nedenle ırkçılar abartsa da yaşananları ciddiyetle ele almak zorundayız.

Görüntüler gerçekten çirkin ve dikkate alınmayacak gibi değil. Kürtlerin yükseldiği bir süreçte, böylesi absürt gündemlerle ırkçıların eline koz vermek talihsiz bir durum. Görmediği, yaşamadığı her şeyin üzerine atlayan saftirik gençlik hali alçaltır, düşürür ve çürütür. Sahillerde ve teknelerde çekilen Kürt halayı absürt kültürel lümpenizm pratiklerini temizleyemez, örtemez. Kürt halayının bu tür mekanlarda pazarlanan lümpenizmin parçası haline getirmek ayrıca sorunlu.

Elbette gençliğin gelecek sorunu, özgürlük sorunu var. Ancak bu sorunlar bundan önceki kuşaklarda fazlasıyla vardı. Ona rağmen on binlerce Kürt genci, gençliğin travmalarını, çoklu açlık biçimlerini dert etmeden yıllarca halkın özgürlüğü için çalışıp büyük fedakarlıklar yaparken, günümüzde sadece birilerini eğlendirmek, birilerinin hoşuna gitmek için alçalmanın anlaşılacak, kabul edilecek hiç bir tarafı yok.

Türkiye’nin büyük emek gücünü örgütleme, gelecekteki siyaseti yönetebilme kapasitesine sahip olan gençliğin son kerte de böyle bir lümpenizm ile anılması üzücü ve kabul edilecek gibi değil. Kürt gençleri bu durumlara düşmemeli. Yaşadıkları her alanı ahlaki ve politik toplum ilkeleri ile donatabilme kapasitesine sahip olan gençlik, lümpenizme teslim olmamalı. Hem Türk toplumuna hem diğer toplumlara karşı alınacak pozisyon zamanın ruhuyla uyumlu, kolektif kültür ve sınıfsal kimlikle örtüşen bir duruş olmalıdır.

Bekir Güneş yazdı: Amedspor kongresi ve çalıştayı üzerine; Bu sezon "öze dönüş sezonu" olmalıdır
Bekir Güneş yazdı: Amedspor kongresi ve çalıştayı üzerine; Bu sezon "öze dönüş sezonu" olmalıdır
İçeriği Görüntüle

Yapılacak şey turizm sektöründe çalışan Kürt gençlerinin, Kürt sermayesinin kendine yakışabilecek ölçülerde bir yaşam tarzını, bir çalışma yaşamını ve bir emek örgütlenmesini tercih etmesidir. Kürt gençlerine, Kürt iş sahiplerine “Kendini bilmek ya da Xwebûn” ilkesi ile yola çıkmalarına tavsiye ediyoruz. Her Kürt genci ve Kürt iş sahibi her şeyden önce nerden geldiğini, ne istediğini, nereye gideceğini bilmek, bilince çıkarmak zorundadır. Kürt gençlerinin ve Kürt iş sahiplerinin çalışma yaşamında kültürel ve sınıfsal kimliği politik kimlikle ortaklaştırması gerekir; zira politik olarak var olmayan, kültürel ve sınıfsal olarak da var olamaz.

Türkiye’de turizm, inşaat ve tarım sektörlerinde çalışan milyonlarca Kürt var. Kürtlerin ulusal kimlik üzerinden kültürel aidiyetleri güçlü olsa da politik duruşları ve sendikal örgütlenmeleri zayıf ve cılız. Bu durum her şeyden öte Kürt emek alanının örgütsüzlüğüyle ilgili bir sonuçtur. Emeğin olduğu her yerde politik örgütlenme olmalıdır. Hele ki turizm gibi kaygan zeminlerin olduğu şehirlerde emek örgütlenmeleri zayıf ise gençlerin lümpenizme teslim olması kaçınılmazdır. Bu nedenle bir kaç genci yargılayarak işin içinden çıkma basitliğine düşmeden, turizmdeki Kürt emeğinin süreç ile uyumlu, kültürel ve sınıfsal kimlikle örtüşen bir duruşu ve örgütlenmeyi esas alması şarttır.