Tarikatlar dini yaşamda çeşitli inanç grupları olarak bilinir. Metafizik anlayışla, tarikat, farklı inanç grubu demektir. Sorunu bilimsel olarak ele alacak olursak, tarikat ve mezhep aslında eski çağlardaki siyasi gruplaşmaları yani günümüzdeki siyasi partileri ifade eder. Şimdiki siyasi partileri, günümüzün modern tarikat ve mezhepleri olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Eski çağlardaki tarikat ve mezhepleri de o çağların siyasi partileri olarak görebiliriz. Pekâlâ, Türkiye'de son yıllarda, özellikle 1980 sonrası, ortaya çıkan tarikat-cemaat benzeri yapılanmalar neyi ifade ediyor ne için varlar ve ne işe yarıyorlar? Topluma ve insanlığa, bir aspirin kadar bile, faydası olmayan, çağ dışı kıyafetleriyle ortalıkta dolaşan bu tarikatların ve cemaatlerin işlevi ve amaçları nedir? 1980'den öncede toplum, ibadetlerini yapıyordu ve inanç sahibiydiler. Toplumun dini, vecibeleri yerine getirmesi için, bu tarikatlara ihtiyacı yok. Din hayattan koparılırsa afyonlaşır ve toplumun beynini uyuşturacak bir afyona dönüşür. Bütün Müslüman ülkelerde, gerçek dinden bahsetmek mümkün olmamaktadır. Türkiye'de ise tarikatlarla toplumun aydınlanmasının önü alınmıştır. 

1980'den önce, toplumun sosyal ve sınıfsal mücadelelere ilgi duyması, egemen sermaye kesimlerini korkutmuştu. 1980 sonrası ise, toplumun bilimsel düşünmesi engellendi ve dinci yapılanmalarla toplumun sınıfsal ve sosyal mücadelelere ilgisi engellendi. Bütün Müslüman ülkelerde, dini yapılanmalar olan tarikatlar var. Ancak Türkiye gibi, laik ve çağdaş olduğunu söyleyen ve dine mesafeli olan geleneksel devletin bu tarikatlarla ne işi olabilir? Türkiye'nin NATO'ya girmesi, İMF'yle finansal ilişkilerinin olması, soğuk savaşta Batı tarafında yer alması, sosyalist bir sistemin gelişiminin önünün alınması için, toplumun kaderciliğe mahkûm edilmesi gerekiyordu. İşte bunu ancak dinci tarikatların eliyle yapabilirlerdi. 1982'de Beyaz Saray'da, Afganistan'da faaliyet gösteren dinli grupların liderlerinin ABD başkanı tarafından ağırlanması, bu tarikatların arkasında büyük güçlerin olduğunu gösteriyor. Çünkü bu dinci tarikatların liderleri ve yöneticilerinin hepsi villalarda yaşıyorlar, son model arabalara biniyorlar ve lüks içinde yaşıyorlar. Afganistan gibi ülkelerde iktidara getirildiler, Türkiye'de ise, toplumun beynini uyuşturmada bir araç olarak hala kullanılıyorlar. 

Kapitalizmden kaynaklanan yoksulluğu kader olarak görmek, fakirliğe rağmen şükretmek, adı geçen tarikatların işlevlerinin bir sonucudur. Cüppeli Ahmet denen zat, fakirler, cennete zenginlerden beş yüz yıl önce gideceklermiş diyor. Bundan dolayı, 5-10 yıllık dünya hayatı için fakirlikten yakınmaya ve bir şey yapmaya ve ben neden fakirim demeye gerek yokmuş. Yani nede olsa, öbür dünyada cennete gideceksiniz, bundan dolayı, içinde yaşadığınız sistemi eleştirmenize ve gerekirse, sisteme isyan etmenize gerek yok, diyor. İşte Türkiye'de, bunun etkisini yaşayan yığınca insan var. Kapitalizmden kaynaklı yoksulluğu ve zulmü kader olarak gösterin ki toplum isyan etmesin ve zenginlerin düzeni bozulmasın. İşte bu görev de tarikatlara verilmiştir. Tarikatların ortaya çıkışları, öyle birkaç kişinin kendi başlarına ortaya çıkmaları ve inançlarını kendi kapalı dünyalarında yaşamaları değildir, tümden bir projedir ve arkasında büyük global güçler bulunmaktadır. İnsanlar nedense cenneti öbür dünyada yaşayacaklar, her şeye öbür dünyada sahip olacaklarmış. Pekâlâ bu dünya ne işe yarıyor diye sormazlar mı adama? Madem öbür dünyada her şey var, zenginler neden daha çok zengin olalım diyorlar?

Hep fakirlere şükredin diyen güruh takımı, neden bir gün, zenginlere şükredin demiyorlar? Fakirlere şükredin diyen tarikatlar, neden zenginlere, mallarınızı-paralarınızı fakirlerle paylaşın demiyorlar? Çünkü nede olsa, herkes öldükten sonra cennete gidecekler, o zaman bu durumda, önce bu dünyada eşit olalım öyle değil mi? Dinci şarlatanların dediğine göre, cennette herkes eşit olacakmış. İyi ama neden bu dünyada herkes eşit değil? Yoksa bu dünyayı şeytan mı yarattıda insanlar, birbirlerini eziyorlar, öldürüyorlar, sömürüyorlar? Öbür dünya diye tabir edilen yerde kimse birbirini öldürmeyecek, sömürmeyecek, kötülük yapmayacak öylemi? Peki bütün bunlar bu dünyada neden olmuyor? Nihat Hatipoğlu, Cüppeli Ahmet gibileri, bu konuya açıklık getirsinler. Bu dünyayı Allah yarattığına göre, insanların, önce cenneti bu dünyada yaşamaları gerekmez mi? Dinci şarlatanlar, bu dünyada yoksullara Allah'ı ve öbür dünyadaki cenneti bıraktılar, zenginlere ise her şeyi verdiler. Firavundan günümüze kadar, iktidarların ve egemenlerin toplum üzerinde oynadıkları oyun böyledir. Toplumun eğitimsizliğinden ve cehaletinden istifade edip toplumu egemenlik altında tutup her bakımdan sömürme. İşte Türkiye ve benzeri Müslüman ülkelerde tarikatlar kullanılıp toplumun aydınlanması engelleniyor.

Müslüman ülkelerde, siyasal İslam'ın ortaya çıkışı, Sovyetlerin Müslüman ülkelerle sınıfsal ilişkiler kurmasını engellemeye yönelikti ve bunda başarılıda oldular. Bu tarikat ve yapılanmalar içinde, bireysel olarak, egemenler tarafından kullanıldıklarını anlayan ve yollarını ayıranlarda oldu. Sermaye tarafından, Allah için savaştığına inandırılan yığınca cahil insanı bu yolda kullandılar, tanınmaz hale getirdiler. Sadece sakal bırakmayı, eski kıyafetler olan şalvarı giymeyi, sarık takmayı ve dua okumayı din olan gören milyonlarca insan var. Ve bu milyonlar, kapitalizm tarafından, bu konuda her an kullanılmaya hazır bekliyorlar. Yoksa, bu tarikat ve cemaat denen oluşumlar nedir, ne işe yarıyorlar, amaçları nedir? Toplum, dinlerini bunlardan mı öğrenecek? İnsanlar, tarikat liderlerinin karşısında, sanki Firavun'un karşısında eğiliyorlarmış gibi adeta eğiliyorlar ve ellerini ayaklarını öpüyorlar. Ancak Hz. Muhammed'in İslam'ı, insanlara, insanlar karşısında eğilmemeyi ve kimseye boyun bükmemeyi öğretiyor. Bu durumda, bu tarikatlar hangi dine inanıyorlar? Bunların inandıkları dinde öldürme var, hırsızlık var, yalan ve iftira var, zina ve ahlaksızlık var, kul hakkı yeme var ve her türlü kötülük var ve bu tarikatlar bundan memnunlar. Bir tarikat, bir gün kapitalizmi ve emperyalizmi eleştirmiş mi? Bir tarikat lideri, bir gün sömürüye ve eşitsizliklere karşı olduğunu söylemiş mi? Kapitalizmin bataklığında peydahlanan bu tarikatların, kapitalizme nefes aldırma dışında bir işlevleri ve rolleri yoktur.