Özgürlük kavgası sadece ekmek kazanmak ve iyi şartlarda yaşamak kavgası değildir. Özgürlük, zulümden ve küçük bir elit sınıfın hakimiyetinden, sonsuzluğa dek kurtulmaktır ve tabiki kendi hayatının karar vericisi olabilmektir. Geçmişte çok özgürlük mücadelesi verildi ama toplum tekrar esaret yaşadı, yaşıyor. Demek ki, özgürlük kavgasının neyi amaçladığı yeterince anlaşılamadı.

Yeni insanın oluşmasının olmadığı bir özgürlük mücadelesi, bir süre sonra yeni zalimlerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Sadece zalimin zulmünü ve düzenini yıkmak yetmez, zulmü bütün insanların beyninde silmek, zulüm sisteminin tekrarlanmaması için insanlık devrimini yapmak gerekiyor. Çünkü insan kurnazdır ve sahip olma, egemen olma, egemen olma dürtüsüne sahiptir. İnsandaki bu dürtülerin yok edilmesi gerekiyor.

Bu gereksiz şeyler, insanı insan olmaktan çıkarırd ve insan karşıtı olmaya yol açıyor. Yoksa insan, kendi kendisine neden böyle soysuzlaştı ve düşman oldu? Zulüm başka yerden gelmiyor, insanın insana yaptığı işkence ve eziyettir. Demek ki, insanın insan olarak, gerçek anlamda

medeni olması gerektiği açıktır. Ben, bilimin, sanatın, edebiyatın geliştiği bilinen medeniyetten bahsetmiyorum.

İnsanın insan olarak kendisini terbiye etmesinden söz ediyorum. Ahlaksız ve edepsiz bir uygarlık yaşanılıyor. Benim medeniyetten anladığım, ahlaklı ve edepli toplumun ve bu temelde insani bir yaşamın varlığı ve insanın yüceltilmesidir. İnsanın yüceltilmediği bir yaşamın medeniliği olmaz. Medenilik ve uygarlık, bilimsel ve teknolojik gelişimle, şehirleşmeyle ilgili bir durum değildir, tümüyle insanın sosyal ve insani gelişimiyle ilgilidir. 

İnsanın sosyal ve eğitsel gelişimi tamamlandıktan sonra, bazı bilimsel, teknolojik, sanatsal vb. gelişimleri medeniyetin yanına ilave edebiliriz. Binlerce yıldır teknik ve bilim kullanılıyor ama buna rağmen, insanda bir insani gelişme sağlanamadı. Bu durumda, hangi medeniyetten söz edebiliriz? Devletli ve sınıflı sistemler çağındaki gelişmeleri nasıl değerlendireceğiz ve hangi kategoriye koyacağız?

Yaşanılanlara bakıldığında, teknikli ve bilimsel vahşet çağı olduğu karşımıza çıkıyor. Sözde medeniyet geliştikçe insan geriledi ve vahşileşti. İnsan gerçekten medeni olabildi mi? Uygarlık ve medeniyet bilimsel ve tekniksel gelişme olarak görülüyorsa, ona diyecek birşey yok. Ancak uygarlık ve medeniyet, insanın çok yönlü gelişmişliği olarak görülüyorsa, sadece bilimin ve teknolojinin gelişmişliğinin medeniyet olarak kabul edilmesi mümkün olmamaktadır.

Çünkü insanın medeni olduğunu gösteren insani bir gelişmişlik bulunmamaktadır. Şatafatlı evlerde yaşamak, teknolojiyi kullanmak, güzel elbiseler giymek insanın insan olarak geliştiğini ve medenileştiğini göstermez. Sadece savaşların olması bile, insanın ne kadar vahşileştiğini gösteriyor. 

Medeniyet olarak bilinen binlerce yıllık gelişmişlikler bir kenara bırakılırsa, geride sadece insanın kendi türüne düşmanlaştığı kalıyor. İnsan, sözde medeniyetin gelişmesiyle çok değer kaybetti diye düşünüyorum. Bazı gelişmişlikler insanın kaybına yol açmış bulunmaktadır. İnsani özü olan bir medeniyetten söz edemeyiz. Parayı ve güç olmayı, birileri üzerinde egemenik kurmayı önemseyen bir medeniyet olsa olsa modern görünümlü yam yamların medeniyeti olabilir. İnsanların medeniyeti ancak insancıl olmakla, vicdanlı ve merhametli, ahlaklı olmakla olur. Yüreğinde insan sevgisi olmayan birisi medeni değildir. İnsani erdemlerin olmadığı bir medeniyet şeytanların pazarladığı medeniyettir. Kapitalizm pazarlanan medeniyettir ve bu medeniyette insanlık yoktur.

Selamlar