Irkçılığın temel motivasyonunu çoğu zaman nefretle açıklarız. Oysa nefret, özünde bastırılmış bir sevginin çarpıtılmış hâlidir. Lacanyen bir okumayla söylersek: ırkçının iç dünyasındaki asıl çatışma, sevmekten korkmasıdır.

Sevgi, insanı kırılganlaştırır; sınırlarını geçirgen kılar. Irkçı özne ise bu kırılganlıktan ödü kopan kişidir. Bu yüzden onun başetme yöntemi “kayıtsız kalmak” değil, tam tersine nesnesini yok etme arzusu üzerinden kendini var etmektir. Ama burada dikkat çekici bir paradoks vardır: ırkçı, nefret ettiği ötekinin tamamen yok olmasını aslında hiçbir zaman istemez. Çünkü nefret ettiği o nesne ortadan kalkarsa, kendi varlığını da tanımlayacak bir karşıtlık kalmaz.

Dolayısıyla ırkçı özne, ötekine acı çektirerek yaşar. Onun varlığını sürdürmesinin koşulu, nefret nesnesinin var olmaya devam etmesidir. Bu, psikanalitik anlamda sadist bir düzeneğe denk düşer: özne kendi bütünlüğünü, ötekinin acısı üzerinden kurar.

Futbol da bu düzeneğin en çıplak biçimde sahnelendiği alanlardan biridir. Amedspor örneği bunun somut bir göstergesidir. Amedspor’un varlığı, birçok futbol kulübü için yalnızca bir rakip değil, aynı zamanda bastırılmış bir duygunun tetikleyicisidir. Bu yüzden Amedspor’la karşılaşan takımların sahaya artı bir motivasyonla çıkmaları tesadüf değildir. Her deplasmanda tribünlerin dolup taşması da… Çünkü Amedspor’un varlığı, onların bilinçdışında bastırdıkları sevgiyi tetikler; o sevgi, nefret formuna bürünerek geri döner.

Irkçılar Amedspor’un yok olmasını istemezler; tam tersine, sürekli var olmasını ama acı çekmesini isterler. Çünkü bu acı, onların kendi eksiklik duygularını geçici olarak örter. Bu yüzden mesele yalnızca futbol değildir. Asıl mesele, bizim bu nefret düzenekleri karşısında nasıl bir başetme dili geliştireceğimizdir.

Kendimizi savunmak değil, kendi varlığımızı onurlu biçimde sürdürmek; nefretin diline kapılmadan, sevginin direnişini örgütlemek. Çünkü ırkçılık, sevmekten korkanların hastalığıysa; bizim direncimiz sevmekten vazgeçmemek olmalıdır.

“Irkçılık, sevgiden korkmanın örgütlü hâlidir.”