Kapitalist kalemşörler, kapitalizmin insan tarihinde ve yaşamda en son sistem olduğunu dillendirirler, bunun propagandasını yaparlar ve birçok toplumsal değeri kullanarak, ulus devlet maskesinide takarak kendisini toplum nezdinde meşrulaştırır. Ekonomik alanda korkunç bir rekabete girerek, bazende bu rekabet şiddetlenir çalışmayla sonuçlanır. Dünya savaşları, esasen büyük global güçlerin dünyayı paylaşma rekabeti sonucu çıkar. Kapitalizmde rekabet, en iyi ürünü üretmek için yapılmaz ama öyle görünür. Rekabet, serbest siyasa ekonomisinde özel sektör arasında gerçekleşen, pastayı kapma yarışıdır. Bir ürünün en iyisini üretmek için yarışa girmeye gerek yok, çalışmak yetiyor. Günümüzde, dünyada insanların çoğunluğu büyük bir yoksulluk yaşıyorken, yüzlerce yıldır var olan ve rekabetçi zihniyetle her şeyin en iyisini ürettiğini iddia eden kapitalistler, yoksulluğun nedenini nasıl açıklayacaklar acaba? Bunca zamandır, kapitalizm iyi ürünler üretmişse, toplum neden yoksuldur ve üretilen ürünler neden fahiş fiyatlarla satılıyor? Birçok ülkede araba hala lüks sayılıyor. Gelişmiş ülkelerde bile, toplumun çoğunluğu kirada oturuyorlar ve bir ev almaya kalksalar kırk yıllık taksit ödemekle karşı karşıya kalıyorlar.

Kapitalizmde iyi ürünlerin üretilmesinin topluma ne gibi bir faydası oluyor? Toplumsal çoğunluk, kapitalizmde birçok ürünü kullanabilecek imkâna zaten sahip değil. Herşeyin en ıskartasını, her zaman yoksul çoğunluk kullanır. Çünkü ürünün iyisi zenginler için üretilir. Kapitalistler tarafından, ayaktakımı olarak adlandırılan toplumsal çoğunluk her zaman her şeyin kötüsünü kullanmak zorunda kalırlar. Fakirler yiyecek ekmek bile bulmakta zorlanıyorlarken araba çok lüks bir ürün haline gelir. Demek ki, rekabetin amacı, halkın iyi koşullarda yaşamasını sağlayacak ürünleri üretmek değildir, daha çok kâr amacı giderek ve daha çok sahip olmak isteyecek büyük sermayenin yaptığı sahip olma yarışıdır. Bazen rakip firmalar ve holdingler arasında çatışmaların yaşandığını duyarız, okuruz. Neden bu çatışmalar oluyor? Emperyalist devletler arasında, son yüz yılda emperyalist savaşlarla dünya kan revan içinde kaldı. Bütün bunlar, liberal ekonominin getirdiği rekabetçi zihniyetin sonuçlarıdır. Toplumlar hala büyük bir yoksulluk yaşıyorsa, kapitalist sistemin yaptığı iyi üretim ne işe yarıyor? İyi ve kaliteli ürünlerin ve iyi hizmetin olduğu serbest siyasa ekonomik koşullarda daha iyi bir yaşamın olması ve insanların barış ve huzur içinde yaşamaları gerekmez mi? 

Demek ki, rekabetin amacı halkın ihtiyaç duyduğu maddi olanakları üretmek değildir, serbest siyasa ekonomik koşullarda özel mülkiyete sahip olmak için, insanların birbirleriyle yarışa girmeleridir ve bununda çoğu kez çatışmalı sonuçlara yol açtığı biliniyor, yaşanıyor. Dikkat edilirse, üretilen ürünlerin her kalitede olanı vardır. En kaliteli ürünlerden, en ıskarta ürünlere kadar hepsi üretilir. Zenginler düşük kalite ürünü kullanmazlar. Fakirler de, kaliteli ürün kullanamazlar, güçleri yetmez. Kapitalist kalemşörler, rekabetle daha iyi ürünler üretiliyor demekle aslında kapitalizmin iyi bir sistem olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Oysaki dünyanın haline ve ekolojik duruma baktığımızda kapitalizmin dünyayı ve insanlığı yuttuğunu görürüz. İnsanın maddiyat karşısında beş para etmez hale gelmesi, değerini kaybetmesi neyle açıklanır. Sadece mal ve paraya odaklanan robotumsu insan türünü nereye koyacağız. İhtiyacından çok çok fazla mal ve para sahibi olmak için, rekabet girmenin ve birbirini öldürmenin anlamı nedir? İşte emperyalist savaşlar, bazı küçüklü büyüklü firmalar/ şirketler/holdingler arasında ihale almak için girilen rekabet ve bunun sonucunda çatışmaların yaşanmsına ne demeli? İnsan, neden kullanmayacağı mal ve para için rekabet girer ve birbirini öldürür? Kapitalizm iyi bir sistemse, bunca kötülük nereden geliyor? Kapitalizm neden yoksulluk ve işsizlik yaratıyor? Kapitalizminde işçi sınıfı ve geniş toplumsal kesimler, insan olarak bile görülmekmekteler ya da alt tabakanın değersizleri olarak görülüyorlar. Üst elit/ seçkin sınıf en değerli insanlar olarak görülüyorlar, ki bu değerliymiş gibi görünen elit seçkin sınıf, sosyalist literatürde asalak ve sömürücü sınıf olarak görülürler. Yani çalışmadan, ama çalıştırarak emek sömürüsü temelinde zenginleşenlere asalak tanımı yapılır. İşte kapitalizm ve rekabet gerçeği, toplumun, insanların haline bakıldığında kendi gerçek yüzünü gösteriyor. Kapitalizmin karakterini, üretilen ürünlerin kalitesine bakarak değil, toplumun nasıl yaşadığına ve insanlar arasındaki ilişkilere bakarak anlarız. Bunu anlamak için, biraz toplumsal düşünmek ve dünyanın haline bakmak yeterlidir. Bir evin inşa edilmesi bir yıl sürüyor ama evi inşa eden işçi inşa ettiği evi alamıyor, alsada elli yıl taksit ödemekle karşı karşıya geliyor. işte bu kapitalizmin emek sömürüsü bataklığıdır.  Emperyalist savaşlar ve paranın egemenliği insanlığı tanınmaz hale getirmiş. Kumar ekonomisi ekolojik dengeyi bozmuş.

Dünya, neredeyse zehirlenme aşamasına gelmiş. İnsan, para ve mülk sahibi olma hırsıyla kendi türünün düşmanı olmuş. Bir insan, yüz milyar dolar paraya neden ihtiyaç duysun? Bir insan, beş yüz tane evi, bin tane mağazayı, marketi ne yapacak? Bunlar yetmiyormuş gibi, hala daha çok kazanmak için rekabet ediyorlar ve işte sonuç ortadadır. Kazanan, kullanılmayan ihtiyaç fazlası para ve mülk, yok edilen ise insanlık. Kapitalizmden beklentisi olanların insanlığa faydası olmaz. Rekabet olacaksa, özel mülkiyet sahibi olma ve çok çok fazla mal ge para sahibi olma rekabeti olmasın. Rekabet olacaksa insan olabilme, insanlık için çalışma, toplumsal yaşamı geliştirme ve insanlık için eşit özgür bir yaşam kurma rekabeti olmalıdır. Yani insanlaşma ve ve insani yüceliğe ulaşma rekabeti olmalıdır. Kapitalist rekabet insanlık ve doğa düşmanıdır. İnsan kendi insani özünü kaybettikten sonra, kapitalizmin ürettiği iyi bir ürünün insanlığa ne faydası olabilir? Önce iyi insan olunmalıdır. Sonrada, iyi yaşamak için çalışmak ve insanlık için herşeyin en iyisini üretmek en insani davranış olur. Bundan dolayı, toplumsal bir düzene yani sosyal-izme ihtiyaç var.