Ümraniye maçı başlamadan önce, Ümraniye kulübünün bir avuç taraftarı kadar, ne kadar Türk devleti varsa hepsinin bayrak ve marşlarını gözümüze sokarak bize ırkçılığı normalleştirmeye çalıştı. Bu tablo, aslında uzun zamandır yaşadığımız bir gerçeğin yansıması: Biz yazmaktan bıkmıyoruz, onlar da bize karşı ırkçılığı olağanlaştırmaktan bıkmıyor.

Ama alışmayacağız. Sizin ırkçılığınıza değil; siz bizim varlığımıza, duruşumuza, sevdamıza alışacaksınız.

Amedspor bu ligde en keyif veren futbolu oynamaya devam ediyor. Ligin en fazla gol atan ve en fazla gol yiyen takımları arasında yer almamız da bunun bir göstergesi. Futbolu heyecanlı ve tutkulu kılan şey de tam olarak bu denge. Elbette mantıklı olan daha az gol yememiz, hatta hiç yemememizdir. Ama düşünün ki Amedspor her maçı hatasız oynuyor ve kusursuz şekilde kazanıyor… Böyle bir takımın bağı olur mu? Çünkü bağı kuran şey, eksiklerimizin varlığıdır. Bizi taraftar yapan, sevdadan vazgeçmeyen tam da bu duygu.

Biz izleyici değiliz; biz özneyiz. Bu ilişkinin yaşayan parçasıyız.

Ümraniye maçında bir eksiklik aranacaksa, elbette eksiklerimiz vardı. Fakat bunu yalnızca Mehmet Yeşil’i tabloya oturtarak, onu hedef tahtasına çevirerek açıklayamayız. Evet, Mehmet Yeşil’in son maçlarda bir düşüş yaşadığı doğru. Ama onun Sarıyer maçında nasıl oynadığını da biliyoruz; Erzurum maçında yüreğini nasıl ortaya koyduğunu da gördük. Bazen insanın etrafında kara bulutlar dolaşır. Bu doğaldır.

Mehmet Yeşil’e sesleniyorum: Seni şahsını hedef alanlara takma. Bu memleketin sana ihtiyacı var; senin de memleketine. Biz senin yanındayız. Öfkeni bastırma, ama kimseye boyun eğme. Oyununa odaklan; kalite olarak bu ligin üzerindesin. Eğer seni linçe sürüklemek isteyenlere teslim olursan, bu sana da bize de yakışmaz. Bizim tarihimizde ölmek vardır ama teslim olmak yoktur.

Kimseden, en yakınımızdan bile, kendimizi ispatlamak zorunda değiliz. Biz seni zaten seviyoruz.

Gelelim medya camiasındaki arkadaşlara… Futbolu elbette onlar teknik açıdan bizden daha iyi biliyor olabilirler. Ancak bu oyunun bir de hem futbolcu hem de kitleler açısından duygusal bir karşılığı vardır. Duygusal taraftar teknik bilgi kadar soğukkanlı olamaz. Yoğun teknik analiz, doğası gereği duyguyu geri planda bırakır ve bu bazen kırılganlık yaratır.

Son olarak şunu unutmamak gerekir: Eleştiri kişiliği hedef almaz. Eleştiri yapıcıdır. Kişiyi hedef tahtasına oturtan şey ise yıkıcılık ve manipülasyondur.

Biz Amedspor’u sevmeye devam edeceğiz; sevdamızdan da duruşumuzdan da vazgeçmeyeceğiz.