Futbolun acımasız arenasında, özellikle Şampiyonlar Ligi gibi zirve seviyede, başarı detaylarda gizlenir. Okan Buruk, profesyonel oyunculuk kariyeri boyunca dar alanda sergilediği ustalıkla yeteneğini ve şöhretini kazanmış bir isim. Ancak teknik direktörlük koltuğunda, bu dar alan mirasını bir kenara bırakıp eni boyu geniş bir oyunda ısrar etmesi, günümüz futbolunun dinamizmini ne kadar kavradığı sorusunu gündeme getiriyor.
Bu yaklaşım, adeta bir paradoks yaratıyor: Daralan oyunlara borçlu olduğu başarıyı, geniş sahaların belirsizliğinde aramak tuhaf değil mi?
Standart bir oyun ilkesi olarak kabul edilen pozisyonel futbol, Şampiyonlar Ligi'ne katılan birinci sınıf takımların hepsinde daralan örgülerden dinamizm üretme üzerine kurulu. Oysa Okan Buruk'un hala bölgeci ve mevkici bir anlayışta diretmesi, hem şaşırtıcı hem de hafif bir küçümsemeye yol açıyor.
Bu ısrar, Avrupa'nın elit kulüpleri karşısında Galatasaray'ı savunmasız bırakıyor. Monaco maçını pozisyon bazında incelediğimizde, ortaya çıkan tablo net: Sahipsiz seken topların neredeyse tamamı Monaco'nun kontrolüne geçti ve bu durum, can yakıcı sorunlara zemin hazırladı.
Seken, yön değiştiren topların Monaco tarafından sahiplenilmesinin altında yatan sebep basit: Galatasaray'ın oyunu enine geniş, boyuna uzun tutması. Uzun mesafelerden birden fazla oyuncuyla bu toplara müdahale etmek neredeyse imkansız hale geliyor. Hangi ekip dar alanda oynama becerisini daha fazla sergilerse, o tür toplara hakim olma üstünlüğünü de elinde tutar.
Sorun, yalnızca sahipsiz topları ele geçirememe ile sınırlı kalmıyor. Galatasaraylı oyuncular arasındaki mesafeler uzadıkça, pas isabet oranları da belirgin şekilde düşüyor. Pasların yönünü ve şiddetini ayarlamak, daha zor bir hale dönüşüyor.
Hızlı ve dikine oyun, pozisyonel örgüleri göz ardı etmek anlamına gelmiyor. Fakat bu stili, birinci bölgeden üçüncü bölgeye uzun toplar atmak olarak yorumlayıp kendinizi bununla kısıtlarsanız, hiçbir örgünün incelikleri üzerinde çalışmayı bir görev olarak görmezsiniz.
Fiziksel güç ve anlık hız patlamaları, belki Türkiye Süper Ligi'nde sonuç getirici unsurlar olabilir. Ancak Şampiyonlar Ligi'nde, bunların üzerine katmanlı numaralar inşa etmeden ilerleme şansı yok denecek kadar az.
Üç pozisyonu iç içe organize edip örmeyi başaramazsanız, Şampiyonlar Ligi size iki gömlek büyük gelir. Pozisyonları en az üç boyutlu olarak kurmazsanız, yolun sonuna değil, sadece kenarına ulaşırsınız.
Maçın tüm süreçlerinde hücumunuzu defansınız kompakt biçimde desteklemiyorsa, aynı şekilde rakip atak yaparken hücum defansın hemen bitişiğinde konumlanmıyorsa, raf ömrünüz kısalır. Her pozisyonun içinde hem hücum hem savunma için basit planlar, döngüler ve yol haritaları yoksa, Monaco'ya da yenilirsiniz, diğer rakiplere de boyun eğersiniz.