Maç öncesi toplantı odasındaki beyaz tahtaya ne yazıldıysa, maçın akışı, oyun ve pozisyon süreçleri tam olarak o oldu. İki takım da 20 metrelik alanda oynamaktan hiç korkmadı; “arkaya biri kaçar” endişesiyle süpermarket reyonlarını andıran taktik disiplini bir milim esnetmedi.
Bu kahredici düzen duygusuna rağmen oyun ve pozisyonlar hiç simetrik değildi; sanki simetri raf ömrünü doldurmuş, yerini bilinçli bir asimetri almıştı. Bütün konumlanışlar, herkesin kendi müdahale alanı içinde kalmasını gerektiren aşırı bir yoğunluk ve kapsayıcılık taşıyordu.
Rodrigo’nun attığı gol, bir anda ortaya çıkan geniş alanı ruhuyla en verimli şekilde kullanmanın sonucuydu ve taktiğin mantığına inanılmaz derecede uygundu; fakat golün yapılış biçimi, aklın ve yeteneğin taktik disiplin dışına çıkışıyla ancak mümkün olabildi.
Real Madrid’in son ana kadar daralarak savunma güvenliğini sağlama ve hücuma çıkma prensibi, üç dar halkadan sonra ani en ve boy genişlemesiyle klasik Madrid tarzını korusa da, en son genişlemede uç merkeze en az beş oyuncunun birden yığılması Xabi Alonso’nun taktik dehasına işaret ediyordu.
Guardiola’da da benzer bir fikir vardı: Suya atılan taş gibi, alan kat etmek için rakip sahada üç dar halka + kenarlara taşınan iki çıkıntı ve hemen ardından iştahını kaybetmeden tekrar göbeğe dönme döngüsü. Halkalar artık klasik ikiye birlerden oluşmuyordu; halka içlerindeki ver-kaçlar da en az üç oyuncunun katılımıyla çok daha ikna edici ve sonuç alıcı hale gelmişti.
Bütünselliğin taktik plan tarafından önceden belirlendiği akış hatları ve karşılama setleri, bu yönüyle tam anlamıyla “sürprizin ölümü” demekti. Dikey tek toplarda kimse koşu göstermiyor, yine dikey tek topla kimse sürpriz koridorlara pas atmayı düşünmüyordu.
Savunma ve hücum öyle dengeli inşa edilmişti ki goller ancak tuhaf boyutlardan gelebilirdi. Nitekim Manchester City’nin iki golü de akan oyundan değil, hatalar zincirinden geldi.
Maçın ikinci yarısında oyun ve taktik planların talepleri 66. dakikaya kadar olağan düzenini korudu. O dakikadan sonra yapılan değişiklikler sadece oyuncu değişimiyle sınırlı kalmadı. Xabi Alonso, taktik disiplinden bilinçli olarak vazgeçip sürprize yer ve zaman açmak istedi.
Bu hamle sanırım Guardiola’nın gözünü korkuttu ki, o da hücum hattının tamamını değiştirerek Alonso’nun sürprizine alan ve zaman tanımak istemedi; oyunu dinç kuvvetlerle takviye edip sonucu stabilize etmeyi amaçladı.
Oyun dışarıdan Real Madrid’in inisiyatifine geçmiş gibi görünse de aslında akıl geri çekilmiş, doğaçlama öne çıkmıştı; fakat sonuç değişmedi. Real Madrid 2-1 yenildi.