Futbolun modern çağında belki de en çok konuşulan ama en az doğru anlaşılan kavramlardan biri “kompaktlık”tır. Birçok kişi kompaktlığı, takımın dar bir alanda sıkışık durması, oyuncuların birbirine yapışık gibi görünmesi sanır. Oysa kompaktlık esasen bir “işlev”dir; bir duruş, bir şekil değil, o şeklin sahada yarattığı sonuçtur. Kompakt oynayan takım, top nerede ise orada yoğunlaşır, topa en kısa mesafede en fazla oyuncuyla ulaşır ve böylece hem topu rakibe teslim etmez hem de rakibinden topu en hızlı şekilde geri alır.

Kısacası kompaktlık, mesafeleri yok ederek zamanı ele geçirme sanatıdır.

Dünyada genel kabul görmüş standart çok nettir: Bir takım, topun bulunduğu bölge ile topun muhtemel olarak gönderileceği bölge arasında 20-25 metrelik bir kuşak içinde hem hücum hem savunma eylemlerini gerçekleştirebiliyorsa, işte o takım gerçekten kompakt demektir. Bu kuşak ne kadar daralırsa, takım o kadar tehlikeli olur.

Çünkü dar alanda çok oyuncu demek, pres için sayısal üstünlük, pas için kısa ve güvenli seçenekler, top kaybında anında geri kazanım demektir.

Kompakt futbolu en saf haliyle oynayan iki isim hemen akla gelir: Pep Guardiola ve Thomas Tuchel. Guardiola’nın Manchester City’si ile Tuchel’in 2020-21 Chelsea’si, kompaktlığın farklı iki yüzünü temsil eder.Guardiola’nın City’si “pozisyonel oyun” ile kompaktlığı zirveye taşır.

Oyuncular statik mevki disiplininden çok, topun konumuna ve rakibin yerleşimine göre sürekli yer değiştirir.

Rodri bazen stoperlerin önüne iner, Cancelo iç koridora kayar, Bernardo Silva on numara gibi görünürken bir anda sağ bek boşluğunu doldurur. Ortaya çıkan manzara simetrik bir dikdörtgen değil, sürekli şekil değiştiren asimetrik bir bulut gibidir. Bu bulut topa yaklaştıkça küçülür, rakip topu ilerletmeye çalıştıkça anında genişler. 2022-23 sezonunda City’nin Şampiyonlar Ligi finali kazanmasında, Inter’in topu ilerletmesini 20 metrelik bir kafese hapsedip sürekli top çalması belirleyici olmuştur.

Tuchel’in Chelsea’si ise kompaktlığı daha “reaktif” bir şekilde yorumlar. 5-2-3 ya da 5-3-2 dizilişiyle düşük-orta blok kurar, rakibi kendi yarı sahasına davet eder, sonra bloklar arası mesafeyi 15-18 metreye kadar indirip aniden pres trap’leri kurar. 2021 Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Real Madrid’e karşı oynanan iki maçta Chelsea, topu kendi ceza sahası civarına çekip birdenbire 6-7 oyuncuyla baskı kurmuş, Modrić ve Kroos gibi ustaları hataya zorlamıştı. O kompakt blok, statik durduğu saniyelerde bile sürekli iç hareketle canlı kalıyordu; Kanté bir anda sağ kanatta, Jorginho bir anda sol stoper önünde beliriveriyordu.

Bir başka çarpıcı örnek, Diego Simeone’nin Atlético Madrid’idir. Simeone kompaktlığı belki de en “sert” haliyle oynar. 4-4-2 ya da 4-4-1-1 dizilişiyle iki sıkı dörtgen oluşturur, bloklar arası mesafe bazen 12-15 metreye kadar iner. Rakip ne zaman topu orta sahada kazanırsa, Atlético’nun 8-9 oyuncusu anında 20 metrelik bir kutu içinde toplanır. 2014 ve 2016 Şampiyonlar Ligi finallerine bu kompaktlıkla ulaşmış, Real Madrid’i iki kez de uzatmalara taşımıştı.

İtalya’dan Antonio Conte’nin Inter’i (2020-21 Serie A şampiyonu) ve Roberto De Zerbi’nin Sassuolo’su da kompaktlığın farklı tatlarını sundu. Conte klasik 3-5-2’siyle blokları yatay ve dikey olarak mükemmel hizalar, De Zerbi ise topa sahipken bile 15-20 metre içinde kalıp “relational compactness” (ilişkisel kompaktlık) dediği kavramı uygular; oyuncular birbirlerine sürekli üçgen ve eşkenar dörtgenler kurarak topu dolaştırır.

Kompaktlık, mevki disiplinini değil pozisyon disiplinini emreder.

Kompakt oyunda önemli olan, oyuncunun sabit bir bölgeyi değil, topun etrafındaki dinamik alanı kaplamasıdır. İşte bu yüzden kompaktlık sadece geometri değil, matematik, fizik ve psikolojinin birleşimidir: Mesafeleri hesap eden matematik, momentumu ve ivmeyi kullanan fizik, rakibi hataya zorlayan kolektif psikoloji.

Sonuç olarak, bir takımı izlerken şu soruyu sorun: “Topa en fazla 25 metre uzaklıkta kaç oyuncuları var ve bu oyuncular topun muhtemel hareket yönüne göre sürekli yer değiştiriyor mu?” Eğer cevap “8-9 oyuncu ve evet” ise, tebrikler; gerçek kompakt futbolu izliyorsunuz demektir. Çünkü kompaktlık, sahadaki 11 kişinin birbirine değil, topa yapıştığı andır. Ve o an yaşandığında, futbol en güzel halini alır.