Amed, Serik, Urfa, Elazığ ve Batman
Futbolun inceliklerini bilenler bilir: Bir maçın kaderi, sahadaki 22 oyuncudan çok, kenardaki zihnin derinliğinde gizlidir. Söz konusu bu üç maç –Amedspor Serikspor maçında görülen bariz maddi hatalar, Urfaspor'un Elazığspor hezimetine uzanan zincir ve Batmanpetrolspor'un son haftalardaki tökezlemeleri– eğer bir ortak payda aranırsa, yanıt net ve acımasızdır: Teknik direktörlerin detay çalışmasındaki ihmali ve buna eşlik eden kaba bir tembellikle, kendi ezberlerine sımsıkı sarılmaları.
Oysa bir teknik direktörü, gerçekten teknik direktör kılan şey, bu tembellikten uzak durup detaylara gömülmek; takımını ve oyununu sürekli geliştirerek, uzun vadede rakiplerine karşı ezici avantajlar biriktirmektir. Bu, bir sanatçının fırçasını her seferinde yeniden yontması gibi, her antrenmanda, her video analizinde yeniden doğan bir ustalıktır.
Amedspor özelinde, yeni teknik direktör Sinan Kaloğlu'nun göreve başlangıcı, en azından şimdilik, onu daha sert yargılara mahkum etmemek için erken bir bahane sunuyor. Adam daha sandalyeye tam ısınamadan, bir süre daha izlemek, onun vizyonunu, sonra test etmek şart.
Ancak Amedspor bir kulüp, bir kurum; ve böylesi bir kurumun, oyun hafızasını göz bebeği gibi koruması, her hatadan ders çıkarması beklenir. Serik maçında gördük ki, Amedspor'un oyun hafızası, ne yazık ki, söze sığmayacak kadar zayıf –hatta yok denecek kadar. Zaten sekiz hafta boyunca Mehmet Altıparmak gibi ilkel bir futbol anlayışına "evet" diyen, buna sesini çıkarmayan bir hafıza, elbette ki ciddiye alınamaz.
Serikspor karşısında sahaya sürülen kadro ve o kadronun konumlandırılması, adeta bir futbol cehaletinin vesikası; ders kitaplarında "Ne Yapılmamalı" başlığı altında okutulmaya aday bir skandal. Rakibin ilk yarıyı domine etmesinin biricik nedeninde, tam da bu "yüksek zekanın" izleri var: Sezon başından beri sadece fırsat kollayan, bekleyen bir Serikspor'a, maçın ve oyunun hâkimiyeti altın tepside sunuldu.
Herkes en kolay yolu seçti ve Çekdar'ı kurbanlık koyun gibi ortaya attı. Asıl suçlu, Çekdar'ın bu maçta o pozisyonda oynayabileceğini hayal eden zihniyetlerdir. Çekdar ne malumsa ortada; onun başka bir şeye dönüşeceğini umanlar, bu rezaletin asıl mimarları. Amedspor'un oyun dinamizmi sıfır, tempolu oyunu yok hükmünde. Oyun yapı ve örüntüleri –yani futbolun DNA'sı– hâlâ inşa edilmemiş. Ve en vahimi, defansif ciddiyetin ciddiye alınmaması: Diagne, Dia Saba ve Aytaç Kara gibi yıldızlar var diye, savunma hattını hafife almak, affedilemez bir lüks. Bu, bir şatoyu kale yerine kumdan kaleyle savunmak kadar nafile bir çabadır.
Urfaspor cephesinde ise Mesut Bakkal'ın hali, tam bir uyarı levhası. En önemli silahı Berk İsmail'i iki hafta önce kaybetti –o sakatlık, takımı yaralayan bir kurşun gibiydi. Ama Bakkal, bu açığı kapatmak için ne bir taktik tasarladı ne de alternatif bir plan çizdi. Elazığspor maçında her şey ayan beyan ortaya çıktı: Takım, alışkanlıkla Berk İsmail'i arıyor; sağdan soldan kesilen her ortaya, önceden onun gibi bir gölge bekliyor.
Elazığ karşısında bu ortaların tamamı rakip tarafından kolayca etkisiz hale getirildi –çünkü kanatlarda işlevsel bir yapı, bir disiplin ağı örülmemişti. Rakip, göbekten gelen hücumlarla 2-0'ı cebine koydu ve bu senaryonun ilk 15 dakikada belli olmasına rağmen, Bakkal'dan ciddiye alınır bir hamle gelmedi. Bu, bir kaptanın gemisi batarken pusulayı masada unuttuğu gibidir; önlem almamak, sadece yenilgiyi değil, güveni de eritir.
Batmanpetrolspor'un dramı ise daha karmaşık, daha psikolojik bir boyutta. Son dört maçta takım, irtifa kaybediyorlar; En son Altınordu karşısında kaçan iki penaltı, sadece bir tesadüf değil –ciddi bir kırılganlığa, derin bir psikolojik yaraya işaret ediyor. Takım, liderlik ve yenilmezlik baskısı altında eziliyor mu? Yoksa ortada bilmediğimiz başka fırtınalar mı kopuyor?
Teknik adamlık, elindeki yetenek havuzunu doğru okumayı emreder; o havuzu, rahatça akabilecek bir oyuna dönüştürmek, detay, detay işlemek, onların kutsal vazifesidir. Hiçbir sorun, kendiliğinden doğmaz; ne gökten iner ne de rüzgârla savrulur. Ve yine, hiçbir sorun kendiliğinden silinmez –güneş doğana kadar beklemek, sadece enkazı büyütür. Mutlaka bir el uzanmalı, o soruna dalmalı, uygun çözümü bulmalı ve bu çözüme liderlik etmeli. Teknik direktörlük, tam da budur: Bir cerrahın neşesi gibi keskin, bir mimarın planı gibi titiz. Bu beş maç, bize şunu fısıldıyor: Detaylar ihmal edildiğinde, futbol sadece bir oyun olmaktan çıkar; bir uyarıya, bir dershaneye dönüşür. Ve bu dersleri verenler, eninde sonunda kaybedenler olur.
Amed, Serik, Urfa, Elazığ ve Batman…
Ali Fikri Işık
Trend Haberler

Numan Kurtulmuş’un Diyarbakır ziyaretinden çekilen fotoğraf tepki çekti

Sırrı Sakık’tan Turhan Çömez’e sert tepki

4 yıl önce “AK Parti ile 50 yıl ileriye gittik” diyen Kiğılı: Bizi büyük bir felaket bekliyor

Ağrı’da Kürt siyasetçilere ceza yağdı

Kürt iş insanı Hamdi Ulukaya, Türkiye’nin en zenginleri listesinde zirveye çıktı

Devlet Bahçeli: KKTC bu seçimi kabul etmemeli, Türkiye’ye katılmalı