Adam, endüstriyel futbolun özünü kavramamış görünüyor. Bu eksik anlayış, futbol okullarını kurban ediyor. Yerli, milli ya da yabancı ayrımı gözetmeksizin, her şey sermayenin gölgesinde şekilleniyor.

Milyonlarca euro'luk transferler, endüstriyel futbolun kalbi, inancı ve ritüeli niteliğinde. Kulübün her köşesi bu endüstriyel yapıya teslim olmuşken, o devekuşu misali başını kuma gömüp "endüstriyel futbola karşıyım" diye haykırıyor. Bizi epey saf sanıyor olmalı. Demokratım, halkçıyım diye övünüyor, fakat bütçesinin tamamını, sermayesini profesyonel A takım yarışmacılarına aktarıyor ve bunu anti-endüstriyel bir vizyon olarak pazarlıyor.


Kürtçe'de bir deyim var: "Erê wele xweş bazare." A takım için bütçe ayarlarken, sermaye kesimlerinden bloklar halinde ittifaklar kuruyor, bu ittifakları el çabukluğuyla "endüstriyel olmayan sermaye" diye etiketliyor ve bizim gibi "kullanışlı aptalların" buna inanmasını bekliyor. Basit maç motivasyonları için sözleşmelere yazılan prim oranlarına bile sadık kalmadan, her seferinde bunları şişiriyor ve bu tavrıyla anti-endüstriyel futbol kültürüne hizmet ettiğini herkese duyuruyor.

Tam bir tiyatro sahnesi. Neresine el atsan dağılıp gidiyor.
Bırakın futbol okulları projesini, doğru dürüst bir akademi kurmayı başaramıyor; kaderini kendilerine emanet etmiş o muhteşem kara çocuklara, gelişimlerini destekleyecek bir eğitim yuvası sunamıyor. Düne kadar bu çocuklar, abur cubur dolu kahvaltılarla deplasmanlara sürükleniyordu, fakat bay anti-endüstriyel futbol bundan hiç rahatsız olmamıştı. Şimdilerde nihayet bir yemekhane kuruldu da, o güzelim çocuklar gerçek bir beslenme şansı yakalayabiliyor.


Oysa bu "uzman", on yıllardır oradaydı ve ilk fırsatta elindeki her kuruşu A takımın talepleri için harcamaya razı olmuştu.
Dünyanın dört bir yanındaki saygın kulüpler, futbol okullarını vazgeçilmez bir köşe taşı olarak görüyor. Bu okullar, yetenekli ve umut vadeden gençleri besleyen, kulübün geleceğini garanti altına alan rezerv ordularını oluşturan yapılar. Eğitim almak isteyen gençlerden sembolik bir aidat toplanıyor; karşılığında onlara kaliteli bir altyapı hizmeti sunuluyor. Bu, masum denecek kadar mütevazı bir parasal alışveriş ve endüstriyel futbolun en ufak halkalarından biri olarak nitelendirilebilir. Milyon euro'luk transferlerle kıyaslandığında, bu ufak detay kulakta küpe kadar bile yer kaplamaz.
Oysa futbol okulları, bir kulübün en geniş arka bahçesi, en parlak scouting pencerelerinden biri haline geliyor.

Binlerce genç, gönüllü olarak kapına dayanıyor, kayıt yaptırıyor ve sen onları bedelsiz bir şekilde izleme, tartma, şekillendirme fırsatını elde ediyorsun. Üstelik bu gençler, senin belirlediğin metodolojiyle, senin tasarladığın pedagojiyle ve senin seçtiğin uzman ellerde, tam da kulübünün kültürüne göre yoğrulup yetişiyor. Bunun için karmaşık bir mimariye gerek yok; sade bir organizasyon ekibi ve geleceğe yönelik bir değerlendirme azmi yeterli.


Amerika'yı baştan keşfetmeye hiç lüzum yok. Amed'de onlarca futbol okulu faaliyet gösteriyor. Birkaçını ziyaret etmek, işleyişlerini incelemek ve kulübün yapısına en uyumlu olanı bünyeye katmak, sıradan bir adım olurdu. Bu okulları entegre etmek, scouting ağını genişletir, yerel yetenekleri erken yakalar ve kulübün köklerini toprağa daha derin salar. Gençlerin aidat ödeyerek katıldığı bu ortamlar, sadece bireysel gelişim değil, kolektif bir aidiyet duygusu da yaratır; çocuklar burada rekabeti öğrenirken, kulübün değerlerini içselleştirir. Maliyet açısından bakarsak, bu okullar A takım harcamalarının yanında bir damla su kadar hafif kalır, ama getiri olarak kulübün uzun vadeli sürdürülebilirliğini teminat altına alır.


Transfer pazarlarında milyonlar saçmak yerine, bu okullarda filizlenen bir yıldızı bedavaya yetiştirmek, endüstriyel futbolun çarklarını kendi lehine çevirmenin en akıllıca yolu. Bay anti-endüstriyel futbol, bu fırsatı kaçırarak kulübü yarınsız bırakıyor; oysa futbol okulları, hem ekonomik hem kültürel bir kalkan olarak dimdik ayakta durmayı sağlar. Bu vizyonu benimsemek, sadece bir adım değil, kulübün ruhunu yeniden canlandırmak anlamına gelir.