Yeryüzü tarihinin her döneminde belli aralıklarla savaşlar doğmuş ve yaşanmıştır. Bazen haklı yere bazen de haksız yere.

Aslında yanyana durmak tüm dünyaya bedeldi ama yetmedi birilerine. Dinler savaşı, diller savaşı, ırklar savaşı...

Uzadıkça uzar, yazıldıkça yazılır. En sonunda ise bize hiç bir şeyin ait olmadığını hissederiz. Dünya da savaştan ziyade insanlara sunulan her şey aslında bir mucize yahut imkandır. Bunu soyut bir insan kavramı olarak söylemiyorum. Dünya soğuyor, insan kana doymuyor. 

Kimse artık ne cesur sözler söyleyebiliyor, ne de bedenini ortaya atabiliyor. Savaşları eylemler bitirir ve başlatır. Ve dünyayı ise iyi emeller kurtarır.  Öyle ki insanlar gökyüzünde bile yer edinmeye başlamışken, ovalarda hâlen süreğen savaşlar sürüyor. Öte yandan savaşlar insanı yüceltmez, küçültür.

Kısaca şöyle değinmek istiyorum;

Yaklaşık iki haftadır Türkiye’nin Güneydoğu sınırında aralıksız savaş devam ediyor ve medya savunma araçları bunu görmezden gelip, yokmuş gibi servis etmeye çalışıyor. Ya da şöyle söyleyeyim, Kürt ırkının savaşı bugün Avrupa’nın en orta yerinde dâhi olunsaydı yine de görünmez olurdu. Bu artık sadece Türkiye’deki insanların meselesi değil. Kürtlerin yaşadığı her coğrafyadaki savaş görünmez oluyor. Dünya iki aylık Ukrayna Rusya savaşı ile cayır cayır yanarken, yıllardır devam eden Suriye’ye, Irak’a, Filistin’e sessiz kaldı. Çeyrek asırdır Kürt-Türk çatışmasında olduğu gibi. Dünya insandan ibarettir. Afganistan’da milyonlarca insan yerinden edindi ama dünya koca bir boşluğa bakar gibi sessiz kaldı. Suriyeliler tüm dünyaya yayıldı ama daha yabancılaşmadan çürümeye mahkum edildiler. İsrail, Ramazan ayında Kudüs’e savaş açtı fakat müslümanlar rezidanslarda izlemeyi tercih ettiler. Tüm bunlar korkunun varlığıyla depreşti. Görsel medya denen bunaltı hayatımıza girdikçe insanlar her şeyi görür oldu ama bir yandanda kör oldu. Konuşmazsak dünyadan yana olmayız, birlikten olmayız, büyümeyiz. Özgür bir dil olmadan insan dünyalı olmaz, özgür bir varlık olmadan dünyalı olunmaz. 

Çoğunluk ezicilik değişmedikçe despotik öncüler karanlıklar yaratmaya devam edecektir. Görsel medya denen teneke çağda ise bunu sürdürmek daha da kolaylaşıyor. Savaşlar öyle lanse ediliyor ki, eğlenceye dönüşüyor.  Liderler öyle bir göze getiriliyor ki, resmen ilahlaştırılma derecesine getiriliyor. Bunlardan mütevellit ise savaşlar kaçınılmaz oluyor.