İç ve dış kamuoyu Irak’ın resmi sınırları içinde bir Kürt Federe Devleti‘nin ilan edileceğini sanırım ilk benden duydu.

17 Eylül 1992 tarihli 2000’e Doğru Dergisi‘ne Erbil’deki Kürt Parlamentosu’nun Ekim ayı içinde Kürt Federe Devleti’ni ilan edeceğini Barzani ve Talabani‘yle yaptığımız röportajlara dayanarak yazdım.


'Kürt Federe Devleti Geliyor' başlıklı yazım epey ses getirdi. Reuters, BBC, ARD, The Guardian gibi uluslararası basın organları konuya geniş verdi.

1992 yazında Alman ARD televizyonu adına Erbil, Süleymaniye ve Haftanin‘de Kürt siyasetçilerle gündeme dair röportajlar yapmıştık.

KDP lideri Mesud Barzani’yle Selahaddin’de, YNK lideri Celal Talabani’yle Süleymaniye yakınlarındaki Karaçolan’da, PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’la Haftanin’de bir vadide görüşmüştük.

(PKK o vakitler Kandil’de değildi. Kandil ağırlıklı olarak YNK’nin elindeydi.)

O görüşmelerden edindiğim izlenime göre Federe Kürt Devleti geliyordu ancak, aynı zamanda Kürtler arasındaki gerilim de (KDP-PKK) tehlikeli biçimde yükseliyordu.


Ve sonunda ikisi de gerçek oldu!


2 Ekim’de federe devlet, 4 Ekim’de ise tarihe Brakuji olarak geçen güney savaşı ilan edildi.

YNK ve KDP peşmergeleri güneyden, Türk ordusu kuzeyden PKK’ye karşı harekete geçti. Türkiye-Irak- İran sınırlarındaki üçgende yaşanan şiddetli çatışmalar haftalarca devam etti.

Bu savaşta yüzlerce gerilla ve yüzlerce peşmerge hayatını kaybetti.

Yakından izlediğim ve gençlik önderi bir arkadaşımı da kaybettiğim güney savaşı Kürtlere yıkımdan başka bir şey getirmedi.

Kürtlerin daha sonra özeleştirisini verdiği ve mahkum ettiği bu savaş Kürt mücadelesine ağır bir darbe indirdi.

(Aynı tehlike maalesef bugün de var ve umarım tarih tekerrür etmez.)

*

Öte yandan 1992 yılı Eylül ayında duyurduğum Federe Kürt Devleti‘nin ilanına giden yol 1. Körfez Savaşı’nda açılmıştı.

17 Ocak 1991’de başlayan ve 40 gün kadar süren 1. Körfez Savaşı’yla birlikte Irak‘ın hem Kuveyt’ten çıkarılması sağlanmış hem de eski dengeleri yıkılmıştı. Irak’ta merkezinde Kürtlerin olduğu yeni dengeler ortaya çıkmıştı.


Ne var ki savaş sonrası Güney Kürdistan kısmen özgürleşmiş ve Kürtlerin eline geçmiş de olsa;  Kürtler bu uğurda mücadele etmiş ve ağır bedeller ödemiş de olsalar bu gelişme esas olarak Kürtlerin eseri değildi.


Güneyin özgürleşmesinde belirleyici olan iç dinamikler değil, Amerika’nın başını çektiği dış dinamiklerdi. Dolayısıyla Kürt siyaseti yeni duruma hem hazırlıklı hem de egemen değildi.
Kaldı ki Kürt partileri arasındaki ilişkiler (YNK-KDP) de çoğu zaman olduğu gibi yine gergindi.


Bunu gidermek için devreye Amerika girdi ve Kürt partilerini neredeyse zorla biraraya getirdi.
Uzun süren görüşme ve tartışmaların ardından KDP ve YNK’nin merkezinde olduğu Kürdistan Cephesi ilan edildi.


Cephe’yi Kürt Parlamentosu takip etti ve derken Kürt siyaseti adım adım yönetime geçti.

1.Körfez Savaşı sonrası oluşan yeni dengeler birçok şey gibi Kürtlerin çözüm modelini de değiştirdi.  Güney Kürt siyaseti o zamana kadar izlediği otonomcu siyasete son verdi.

Otonomi yerine Federal çözüm benimsendi.

Irak yönetimi Kürdistan’dan çıkarılmış, bölge ve kurumlar Kürtlerin eline geçmiş; Kürt parti ve liderleri geri gelmişti ama bağımsızlık o şartlarda mümkün değildi.

(Talabani’nin Süleymaniye’ye döndüğü gün oradaydım. Muhteşem bir gündü. Bir devrimci, bir özgürlük savaşçısı için ülkeye omuzlarda geri dönmenin ne kadar anlamlı ve önemli olduğunu o gün orada fark ettim.)

Evet; güney Kürtleri bağımsız bir Kürdistan için çok acı çekmiş, çok bedel ödemişlerdi fakat, dönemin iç ve dış şartları bunun için uygun değildi. Doalyısıyla Kürtler isteseler de istemeseler de rasyonel davranacak, bekleyecek ve uygun anı gözleyeceklerdi…

*

Ne yazık ki güney Kürtleri kendi geleceklerini inşa ederken ve kendi kaderlerini tayin edecekleri uygun anı beklerken yeni bir iç savaşın içine daha itildiler.

Yine ve yeniden ciddi iç sarsıntılar geçirdiler.

Kürdistan’ın inşası, Kürt toplumun gelişmesi  ve ilerlemesi için harcanması gereken enerjiyi yeni bir iç çatışmada tükettiler.  


1996 yılında KDP ile YNK arasında çok şiddetli; İran, Irak ve Türkiye’nin dahil olduğu yeni bir çatışma yaşandı.


Bu çatışmada iki taraftan binlerce peşmerge hayatını kaybetti.  On binlercesi yaralandı. On binlerce ailenin ocağına ateş düştü. Kürtlerin özgürlük umutları 1996 yazında neredeyse söndü.


Güney Kürdistan 96 savaşında deyim yerindeyse ölümün kıyısından döndü.

Güneyde kalkınmış özgür bir toplum, güçlü bir demokrasi ve ekonomi inşa edilememesinde Kürt partilerinin yalnışlıkları, yetersizlikleri ve öngörüsüzlükleri kadar bölge ülkelerinin tetiklediği 96 savaşının da etkisi büyük oldu.


KDP ve YNK arasında yaşanan İran, Irak ve Türkiye’nin de içinde olduğu bu çatışma da Amerika’nın (1988) devreye girmesiyle çözüldü.


Çözüldü çözülmesine ancak, hiçbir şey olmamış gibi yapılan rant eksenli uzlaşma da siyaseti ve toplumu çürüttü.


Petrolü, doğalgazı, madenleri , tarıma elverişli geniş arazileri ve su kaynaklarıyla bölgesinde  yükselen Güney Kürdistan sonu gelmeyen iç çatışmalar yüzünden önemli fırsatları kaçırdı.


2003’teki 2.Körfez Savaşı’nın açtığı yeni imkanlara rağmen iç sorunları nedeniyle bu güne kadar da bağımsız bir aktör olamadı.


Fakat bir müsibet bin nasihattan evladır misali IŞİD’in sahneye çıkması ve Hewler’e dayanmasıyla birlikte zorunlu olarak kendini toparlamaya başladı.


Kısa sürede toparladı ve epey mesafe de aldı.

Şimdi de bağımsızlık yolunda ilerliyor.

Güney Kürtlerinin bağımsızlık istekleri şimdi her zamankinden çok daha güçlü görünüyor.

Bu arzuyu söndürmek ve bu yürüyüşü engellemek pek de mümkün görünmüyor.

Kaldı ki onlar bunu hak ettiler...

Elbette referandum doğrudan bağımsızlık anlamına gelmiyor ve Kürtlerin önünde aşmaları gereken daha çok engel bulunuyor fakat, referandumun bu yolda atılmış hayati bir adım olduğunu görmek ve desteklemek gerekiyor.


Ayrıca bu referandum sadece güneye değil bütün parçalardan Kürtlere önemli bir fırsat da sunuyor.
Bu fırsatı Kürtler arasında birlik ve dayanışmayı sağlamak, parçalar ve partiler arasında yaşanan sorunları aşmak için olumlu değerlendirmek, güneyli Kürtlere ihtiyaç duydukları desteği vermek gerekiyor.

Hayırlı ve kutlu olsun…

[email protected]