Poko’nun oyun karakterine sahip futbolculara bayılıyorum; onlarla çok derin duygusal bağlar kurmak hiç zor değil. Çünkü Poko ve benzeri oyuncular, parantezli bölge oyunu mahkûmiyetini reddediyorlar; mevki muhafazakârlığı onları bir kanun gibi sınırlamıyor. Onlar bölgesel görevlerden ve mevki disiplininden çok, oyunun taleplerine kulak veriyor.
Akışkan futbolun her pozisyonuna ortak olmak gibi obur bir oyun iştahına sahipler. Pozisyonu ileri taşımak için hem baskı ve presin en önünde yer alıyor, hem de kazanılan topu ileriye taşımak için en iyi seçeneği yaratma gayreti içindeler.
İster inanın ister inanmayın, dün Erokspor maçında Amedspor’un tüm oyun dinamizmini tek başına Poko temsil etti. Dakika 7’de sol koridorun aut çizgisinde en son oyuncu olarak top kullanmaya çalışırken, dakika 20’de göbekte rakip savunmacıları baskılamakla meşguldü; gol dakikasinda ise umutlar tükenmiş gibi görünürken ok gibi fırlayıp o topu ağlarla buluşturan aktör yine oydu.
Bir taraftan bas-boz oyununda çok etkili ve çok dinamik, diğer taraftan oyun akışkanlığı için sürekli hareket halindeyken seçenek olma içgüdüsü son derece gelişmiş. Dün akşamki Erokspor maçının tek kahramanı gerçekten Poko’ydu. Tebrikler Poko.
Sinan’ın ilk on birde neden yer almadığını doğrusu anlayamadım. Sinan ve Poko birbirlerinin alternatifi değil. Sinan merkezî bir savunmacı; markaj da ve alan savunmasında neredeyse kusursuz. Birinci bölgeyle ikinci bölgeyi çimento gibi bütünleştiren aktör. Sinan’sız bir oyunda Amedspor’un kompakt oynama ihtimali yok.
Poko ve Sinan rakibi karşılama görevini birlikte harika yapabilir; kazanılan top sonrası Poko akışkan oyun için pozisyonları ileri taşıyabilir, o bunları yaparken Sinan boşalan alanlara kademe yapar. Sadece bu ikili bile Amedspor oyununa hem hücum hem savunma direnci kazandırır.
Poko ve Sinan’ın ürettiği dinamizm ve enerjiyle Traore ve Dia Saba çok daha verimli ve efektif kullanılabilir. Zaten böyle düşünmek futbol mantığına son derece uygun düşüyor. Direnci Poko ve Sinan sağlıyor, Dia Saba ile Traore oyuna akıl katıyor, Diagne’yi de kusursuz bir gol tetikçisi haline getirir.
Bu oyun için biraz cesaret, biraz “ ya rakip arkamıza oyuncu kaçırırsa’’ korkusunu yenebilmek ve büyük bir kararlılıkla “benim oyunum budur” demek ile mümkün olabilir. İkinci bölgeyi bu dört oyuncuyla yeniden yapılandırmak, geride üçlü mü dörtlü oynanır sorunsalını kökünden çözer.
Orta sahadaki bu yapılanma otomatik olarak Amedspor’u kompakt savunma ve kompakt hücum takımı haline getirir. Bana göre başka türlü akışkan, olgun, kendi içinde tutarlı ve enerjik bir oyuna ulaşmak mümkün olmaz.
Erokspor maçını Osman Özköylü armağan etti. İkinci bölgede rakipten daha fazla çoğalma arzusunu bu kadar abartmasaydı, kenardan getirilen toplarda da oyalanmakta bu kadar ısrar etmeseydi, maç mağlubiyetle sonuçlanmazdı.
Futbolda hiçbir şey abartıya gelmez; her şey tam zamanında yapılmak zorundadır. Gevşek set oyunları da zarar vericidir, deli fişek dikine oyun versiyonları da