Halkımız çok acı, kederli ve korkunç günler yaşamaktadır. En önemlisi bu acı günlerde teselliye muhtaç olduğu için devlet yönetiminde yer alan bireyler bu duruma karşı daha insani ve ahlâki bir tutum edinmelidir.

Ülkemizde geçtiğimiz günlerde 06.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş ili Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve Elbistan Merkezli 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana gelmişti. Kahramanmaraş merkezli depremle beraber Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay'da büyük yıkımlar meydana geldi. Bu haber ile beraber ülkece güne yas ile uyandık. Ne yazık ki resmi açıklamalara göre 49 bin 589 insanımızın hayatını kaybedildiği yönünde bir bilgi verilse de maalesef gayriresmi açıklamalar ve öngörüler bu algının çok daha ötesinde insanımızın yaşamının yitirildiği duyumların varlığı da söz konusudur. Ülke ve bölge halkları olarak bu acı karşısında büyük bir kırılmaya yaşandı.

Halkımız çok acı, kederli ve korkunç günler yaşamaktadır. En önemlisi bu acı günlerde teselliye muhtaç olduğu için devlet yönetiminde yer alan bireyler bu duruma karşı daha insani ve ahlâki bir tutum edinmelidir. Örneğin bu süreçte ailesini, yuvasını ve hayallerini yitiren depremzedelerin tepkilerini bastırıp, duymamazlıktan gelinmektense, acıları halen sıcak olan bu insanlara kucak açıp, onlar için her konuda iyimser davranışlarda bulunulmalıdır. Hükümet, depremzede vatandaşlar için tüm devlet kurumlarını seferber edebilmelidir. Gerekirse deprem ve sel felaketinde evini, işini ve sevdiklerini kaybeden insanlarımızın yaralarını sarmak adına ekonomik bir bütçe hazırlanmalıdır. Çünkü bu insanlar yıllardan beri ülkelerine bağlı vatandaşlar olarak her zaman vergilerini ödeyip ve devletin var olması adına bir tuğla ve çimento görevinde yer edinmişlerdir. Bu yüzden şimdi devlet dediğimiz kurum bu insanlara sağlam bir dayanak görevi taşıması gerekir.

Üzülerek belirtmeliyim ki yönetimde yer alan mevcut iktidar demokraside, adalette ve covid-19 sürecinde girdiği imtihanlarda sınavda kaldığı gibi maalesef deprem ve doğal afet imtihanında da sınıfta kaldı. Yani baktığımızda demokraside seçmenlerin iradelerini tanımayarak kayyumlar atama pratiği ile meşhur olunmuş bir iktidarı görüyoruz. Yine adalet sistemine baktığımızda kendisinden farklı düşünen ve kendisine muhalif olan tüm kitleleri yargıyla müdahale ederek, cezaevlerine atarak istediği biçimde adaleti lehine dizayn etmesine yakından tanık oluyoruz. Yakın geçmiş tarihimizde tüm dünyayı tesiri altına alan Covid-19 da bile tüm dünya ülkeleri salgına karşı vatandaşlarını koruyup kollarken, maalesef ülke insanımız açlık ve korku dolu birkaç yılı yalnız mücadele ederek zor şartlarla atlatabildi. Tüm bu olumsuzlukların ardında bu ülkenin insanları iktidardan son darbeyi maraş depremi enkazında can vererek son nefesini verdi. 

Devleti yönetenler yerde yatan bu cenazeyi kaldırdıktan hemen sonra öz eleştirisini vermesi gerekirdi. Çünkü bir toplumun yönetiminden sorumlu ve bu nedenle bu toplumun canı, malı ve güvenliği devlet yönetiminde her kim, hangi iktidar yer alıyorsa alsın bu sorumluluğu ve görevi en iyi şekilde ihyâ etmesi gerekirdi. Aksine deprem enkazları altında can çekişen vatandaşlara tüm sivil halk koşarken, devleti yönetenlerin bu duruma karşı epey geç hareket ederek insanlarımızın çağrısına zamanında yetişememesi içler acısı bir durumdur. Dolayısıyla geç kalmış yöneticiler heyeti, koordinesi olmayan birimler ve çalışmalara engel olan emniyet güçleri maalesef daha fazla canlarımızın yitirmesinin önünü açmıştır. 

Bu duruma karşı halkın tepkisini azaltmak adına devleti yönetenler bu sefer müteahhitlere saldırma politikalarıyla kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Mesele onda bunda suçu aramak değil, mesele devleti yöneten mekanizma bilimsel ve akılcı değil. En büyük sorun 22 yıldır toplumun vatan-millet duygularını kamçılayarak, derin bir ayrıştırmaya zemin hazırlayan ve din-iman siyasetini de içine alan kutuplaşmalarla beraber insanların zihnini akılcıl düşünmesine mani olmanızdır. Seçimlerde siyaset malzemesi olması adına bütün kaçak binaları, denetimi yapılmamış milyonlarca inşaaya "imar affı" gibi sözcükler ile insanları bilinçsizce bir yola yolcu ettiniz. Maalesef bu yolun sonu ölüm oldu. Bunun gibi maden facialarında da defalarca insanların canına mal olan ihmalkarlıklara karşı helallik istemek gibi bir olgunluğu edindiğiniz gibi keşke istifa etmek gibi onurlu bir duruşu da edinebilseydiniz. Hiç olamazsa bu davranışınız ülke insanlarının da yararına olurdu.

20 yılı aşkındır bu ülkeyi yöneten mevcut iktidar, tüm altyapı ve konut inşaalarında yapı ve denetimde söz sahibi olduğunu gayet iyi bilmektedir. Bugün yaşanan büyük tahribata kader demek yerine, üzerine vazife olan ve yerine getirilmediği sorumluluklarından kaçarak, maalesef bu acı durumda halkın eleştirilerini bastırıp, öz eleştirisini vermekten kaçınan bir AKP yönetimin gerçekliği ile karşı karşıyayız. 

Düşünebiliyor musunuz? Yıllarca ülke vatandaşları olarak binbir türlü vergiler ödemekteyiz. Bu vergilerimiz karşılığında devlet denilen kurumun vatandaşlara karşı görevi olarak sağlıklı ve daha insani bir yaşamı sunması gerekmez mi? Yıllardır deprem vergisi denilen bir vergi çeşidini ödemekteyiz. Fakat bugün deprem anında mağdur olan depremzedeler için devlet kurumu halen vatandaşların bağışlarına muhtaç kalıyor. İnanıyorum bu depremde halkın kendi çabası ve dayanışması olmasaydı devleti yöneten iktidarın hiçbir vatandaşın yarasını sarmaya gücü olamayacaktı. Maalesef vergi cennetine dönüşmüş ülkemiz sadece bir parti iktidarın ihtişamlı yaşamını yüceltmektedir.

Acımız çok büyük ve bir o kadar da kederliyiz. Büyük bir deprem sonucu insanlarımız halen enkaz altında iken, son sel felaketiyle beraber artık terk edilmişliğin gözyaşları kaldı masum insanımızın yüzünde. Ülke insanımız bu durumdayken halen siyasilerin ülke içi koltuk kavgaları daha çok ön planda ve gündem normale doğru dönüyor. Maalesef bu gelişmeler insanın içini daha da yakıyor. Boş değil sözcüklerin manası, derler ya "ateş düştüğü yeri yakar". 

Bu suçun ve günahın üzerini örtmeyin! Kader diyerek insanların gözlerine perde çekmekle maden facialarında, depremlerde, sel felaketlerinde bile bile yapılan ihmalkârlıkları gözardı edemezsiniz. Siyasi mecrada koltuk kavgası yapmaktansa, bu insanların yaralarının sarılması adına seferber olunmalıdır. Eksiklikler konuşulmalıdır ve en önemlisi yapılan ihmalkârlıklara dair bu ülkenin insanlarına bir öz eleştiri verilmelidir.