Kemal Söbe yazdı: Kapitalizm-devlet ve faşizmin olduğu koşullarda yaşam mafyalaşır-çeteleşir

       

Mülk-servet-para ve iktidar-söz konusu olunca, kardeş bile kardeşi tanımaz ve gerektiğinde ortadan kaldırır. Binlerce yıldan günümüze kadar geçen zaman zarfında, sınıflı sistemde bu gerçeklik yeterince yaşanılmış ve kanıtlanmıştır. Mülk ve pasta söz konusu olursa, paylaşmadan ya da sahip olmadan kaynaklı olarak kavga kaçınılmaz olur. Kapitalizmin kökeni yeni değil, binlerce yıl önceki köleci sisteme kadar gider. Ancak sanayinin gelişimi, teknolojinin yaşama girmesi özel mülkiyet sistemine yeni bir form-biçim kazandırmıştır.

***

Mülkiyete ve paraya dayalı sınıflı sistemler şiddete dayalı olarak varlıklarını devam ettirirler. İşgal-talan-sömürü ve gaspa dayalı olmayan bir sınıflı sistem olmaz. Gasp ve talan sisteminin son yüzlerce yıllık modern adı kapitalizm oluyor. Kapitalizmin küresel düzeyde gelişim göstermesi ve bir ahtapot gibi her tarafa girmesine de emperyalizm diyoruz. Bu sistemin gayri resmi olarak çeşitli çeteler eliyle sürdürülmesine, kırsalda eşkiyalık ve haydutluk, son onlarca yılda, şehirlerde yapılmasına da mafya-laşma diyoruz.

***

Denizlerde yapılmasına da korsanlık denirdi ancak deniz mafyalaşması, yerini bildiğimiz ve tanıdığımız mafyaya bıraktı. Yani neresinde bakarsak bakalım, karşımıza mevcut kapitalizm çıkıyor ve köklerini de mülkiyete dayalı köleci sistemden alıyor. Yani insanın mal ve mülkiyet konusu olması bütün bunlara yol açıyor. Yani mafyalaşma ve çeteleşme mülkiyet üzerinde kurulan şiddete dayalı sistemin kendisidir. Mafyalaşma, devletin ve sistemin kontrolü ve denetimi dışında sonradan ortaya çıkan ve bilinmeyen bir şey değildir.

***

En büyük mafya aslında devlet denilen resmi aygıtın kendisidir. Ancak bu aygıt, vatan, millet, yurt maskesi takarak, toplum nezdinde kendisine siyasal meşruiyet kazandırır. Dikkat edilirse, devlet kendisini savaş ve şiddetle var eder yaşatır. Mafya da böyle bir var olma tarzına sahiptir. Söz ve iknaya dayalı bir mafya düzeni-sistemi yoktur. Mafya demek şiddet ve zor demektir. Zor ve şiddeti kullanarak haksız kazanç elde etme. İşte devlet denilen aygıtında tarihten günümüze kadar oynadığı rol böyledir. Zor ve şiddeti kullanarak toplum üzerinde egemenlik kurma ve toplumun emeğini gasp etmedir.

***

Sosyalizmin olduğu ülkelere baktığımızda, mafya ve çeteleşme yoktur. Çünkü mülkiyet konusu toplumsaldır. Birileri üzerinde egemenlik kurma ve bir  şeylere sahip olma gibi bir durum yok. Birlikte çalışma-üretme ve paylaşma var. Yani kötülük üretecek bir ortam yok. Herkesin iyi şartlarda yaşayabilmesi için, herkesin ihtiyacı kadar maddi imkan var ve her şey insan içindir, insanca yaşam içindir, insana değer vermek içindir, insanı yüceleştirmek içindir. Topluma ve insan zarar veren bir olumsuz duruma rastlanılmaz. Çünkü sosyalizmde insan mülkiyet konusu değildir. İnsanın mülkiyet konusu olduğu durumlarda, bütün doğal güzellikler kaybolur, hayat çürümeye yüz tutar, insan kendi özünden kopar.

***

Kapitalizmin kendisi mafyalaşmak demektir. Dünya savaşları adı verilen paylaşım savaşları, resmi mafya denilen devletler arasındaki egemenlik ve güç olma savaşlarıdır. Her şirket ve holding aslında birer mafyadır. Dışarıda ortaya çıkan çek-senet ve uyuşturucu mafyası, bu söylediğimiz sistemin yarattığı zemin ve ortamda peydalanır. Ve bu mafya-çete örgütlerine baktığımızda, resmi makamlarla ya direk ya da dolaylı bağları vardır. İşte Türkiye'de 1996 Susurluk kazasıyla ortaya çıkan bu ilişkiler gün yüzüne çıktı ve son zamanlarda mafya lideri Sedat Peker'in itiraf ve açıklamaları, bu mafya-siyaset ilişkisinin gelmiş olduğu düzeyi gösteriyor.

***

Bildiğimiz mafyalaşma küçükten başlar büyür ve başını alır gider. Küçük hırsızlıklar büyük hırsızlıkların olduğu bir sistemde olur. Büyük hırsızlık demek yolsuzluk, rüşvet ve devletin parasıyla zengin olmak demektir. Yani birilerinin hakkını yemek demektir. Hakkı yenen birileri işsiz ve aşsız kalır ve gider ya bir hırsız olur ya da bir kopuk olur ve zamanla bir grup olup, mafyalaşırlar, zor ve şiddetle kendilerini bir virüs haline getirirler. Türkiye'de bu anlattıklarımızdan bolca var. Çünkü devletin parası deniz yemeyen domuz kültürünün yaygın olduğu bir ülkedir. Dünyada, denebilir ki, mafya siyaset ilişkilerinin en yaygın olduğu ülke Türkiye'dir.

***

Vahşi kapitalist ülkelerin hemen hemen hepsinde aslında bu duruma sıkça rastlanılıyor. Yani devletin içindeki birçok yöneticinin mafyayla ilişkide olduğu gerçekliği var. Hatta dışarıdaki mafyayı bizzat yönettikleri bir gerçektir. Uluslararası uyuşturucu-esrar-eroin trafiği, devletlerin kontrolü dışında gerçekleşemez. Devletin, devletlerin, uluslararası alanda yapılan uyuşturucu-esrar ve eroin satışlarında haberi yoktur öyle mi? Görünüşte resmi olarak haberleri yoktur ama aslında devletin, devletlerin eli olmadan bu işler yapılmaz, yapılamaz.

***

Bazen haberlerde görüyoruz, işte falanca yerde bilmem kaç yüz kilo uyuşturucu yakalandı falan. Bunlar aslından kontrol dışına çıkan, söz dinlemeyen ve aşırıya gidenlerin başına gelen durumlardır. Uyuşturucuyu devlet, devletler tıpta ilaç yapımında kullanıyorlar. Yani afyon, esrar  ve kenevirden meydana geliyor ve bunlar devletin, devletlerin kontrolü altında oluyor. Ve nasıl oluyor da bazı mafya ve çeteler, devletten, resmi mercilerden habersiz bunu yapıyorlar, yapabiliyorlar?? Buna imkan yoktur. Uluslararası alanda yapılan büyük kara para ve çek senet mafyası da böyledir. Yani her türden kötülük mafyalaşmak ve çeteleşmek demektir.

***

Ve bu kötülük, kaynağını mülkiyet ilişkilerinde alır. Özel mülkiyetin olduğu toplumsal koşullarda doğal olarak rekabet, yarış, pastadan pay kapma, güç olma ve şiddet, savaş kaçınılmazdır. İşte mafyalaşma da küçük ve büyük çapta oluşan, şiddete, zora ve kirli ilişkilere dayalı egemenlik ve çıkar gruplaşmalarıdır. Bütün bunlar mülkiyet ve para üzerinde şekillenen kapitalist sistemin bir sonucudur. Dolayısıyla kapitalizm her yönüyle kirletilmiş ilişkiler ağıdır. Bütün mafyalaşmalar, çeteleşmeler bu sistemin yarattığı kirli, bulanık ortamda ortaya çıkıyor. Bu kirlenmeyi ancak bir devrim temizler. İnsana önem veren, insanı yüceleştiren bir sistemle ancak bu gerçekleşir. İnsan kendi özüne döndükçe, bu kirlilikten uzaklaşır. Mülk, devlet, para ve egemenlik insanı-toplumu kirletir. İnsanlar, iktidara, devlete, paraya, mülke bulaştıkça kirlenirler, mafyalaşırlar, çeteleşirler...