Adalet ve barış için yıllardır aktivistler, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, bağımsız bireyler bir ilden başka bir ile uzun erimli yürüyüşler yaptı. Kısa yürüyüşler zaten nerdeyse her ilde yıllarca yapıldı. Barış ve adalet isteyen futbolculardan tutun atanamayan öğretmenlere kadar nerdeyse bir çok kesim bu ülkedeki adaletsizliklere karşı tepkisini yürüyüş eylemleri ile dile getirdi. 

Kürtler zaten her zaman adaletsizliğe karşı savaşa karşı kalkan olmaktan tutun çatışma bölgelerine bizatihi giderek çatışmalara engel olmaya çalışmış uzun ve kısa mesafeli yürüyüşler organize etmiştir. Adalet için barış için örgütlü, örgütsüz o kadar çok yürüyüş yapıldı ki şimdiye kadar bunların bir çoğu iktidar odakları ve savaşın, adaletsizliğin muhatapları tarafından görmezden gelindi. 

Bu yürüyüşlerde polis kurşunu ile vurulan, hayatını kaybedenler de oldu. Bu yürüyüşler süresince gözaltına alınanlar da oldu. Bu yürüyüşlere katıldıkları için ‘örgüt propagandası’ ‘örgüt üyeliğinden’ tutuklananlar bile oldu. Şimdi yıllardır Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ana muhalefet partilerinden olan Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı öncülüğünde ‘adalet’ yürüyüşü yapılıyor. 


15 Haziran Perşembe günü Ankara Güvenpark’tan başlayan yürüyüş İstanbul’da sonlanacak. Yani CHP Ankara Güvenpark’ta sırtını doğuya çevirip İstanbul’a doğru yürüyor. Bir yürüyüş eyleminin günü ve güzergahı çok mesaj verebiliyor. 


Örneğin; Roboski’den Ankara’ya, İstanbul’dan Şemdinli’ye olan yürüyüşler ‘yerelden merkeze veya merkezden yerele’ doğru yapılması bile anlam ifade ediyor. Yürüyüşü anlamlı kılıyor. Veya 5 Nisan Avukatlar günü tarihi, 1 Eylül Dünya Barış günü tarihi de önemli mesaj içeriyor. 

Peki CHP’nin seçtiği 15 Haziran tarihinin önemi nedir? 


Herkesi kapsayan bir tarih değil değil bu. CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanışının ertesi günü. İyi de bunu mu beklediniz bu yürüyüş için? O kadar milletvekili tutuklandı, o kadar insan tutuklandı ve milat size adaletsizlik değdiğinde mi dönecekti?  

Ankara’dan İstanbul’a giden bir güzergâh ne gibi bir anlam ifade ediyor onu da bilmiyoruz. Anlamsız mı? Elbette yürüyüş adı itibari ile anlamlıdır. Bunun ana muhalefet partisi lideri tarafından başlatılması da TBMM’nin sorunları çözme yeri olmadığı izlenimini uyandırıyor ister istemez.


Bu yürüyüş bir gündem oluşturdu ülkede ve dünyada da fakat insani ve bu ülkedeki her adaletsizliğe karşı duran ve söz üreten bir yürüyüş müdür? Açıkçası bana tıpkı Susurluk sonrası tüm ülkede yapılan ışık açıp kapama eylemi gibi toplumda biriken gazı alıcı ve oluşabilecek daha büyük tepkileri önleyici bir eylem gibi geliyor. 


Kürtlere, kadınlara, LGBTİ’lere, işçilere, gençlere, çocuklara, Ermenilere, gayrimüslimlere ve bu toplumda bu iktidar tarafından ve gelmiş geçmiş tüm iktidarlar tarafından ötelenen gruplara hitap eden bir yanının olduğunu göremiyorum. 


Bu yürüyüş sırasında engellenen İstanbul’daki Onur yürüyüşüne dair bir söz edildi mi? Hayır. Bu yürüyüş sırasında cereyan eden gözaltılara , tutuklamalara dair bir şey söylendi mi? Hayır. Bu yürüyüş sırasında olan çatışmalara dair bir şey söylendi mi? Yine hayır. Bu yürüyüş sırasında meydana gelen kadın katliamlarına dair bir söylem oluştu mu? Ona da Hayır. Peki bu adalet yürüyüşü kim için adalet talep ediyor? 


Biz sivil toplumcular bir eylem organize ederken o eylemin kapsadığı alanı, vereceği mesajı, sonuçlarını saatlerce konuşuruz. Bu adalet yürüyüşünün iyi düşünülmüş bir eylem olmadığını yapılış şekli, başladığı tarih ve yeri, güzergahı sebebi ile görüyoruz. Savaş fezlekelerine ‘Evet’ oyu veren CHP bu savaşlardan etkilendiği zaman ‘barış’ yürüyüşü yapmak isteyecektir ama sanırım ona da geç kalmış olacaktır. 


Sırtını doğuya dönüp İstanbul’a yaptığın bu yürüyüş dışlayıcıdır, yok sayıcıdır hatta barışçıl değildir. Sonlandığında da yaşanmış siyasi bir macera olarak hatıralarda yer alacaktır sadece.