Kürtçe kanal açılır ama Kürtçe tabela asamazsınız. Kürt olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Ama bir Kürt olarak yaşayamazsınız.

Schiller’in ‘’Sanat özgürlük tarafından emzirildikçe büyür’’ dediği noktada Türkiye; sanatçı, aydın, entelektüel canların en ucuz olduğu can pazarıdır! Ölmeniz, artık yaşamıyor olmanız, cezaevlerine atılmanız, sürülmeniz, sürgün bir hayat yaşamanız için egemen sınıfın, egemen ulusun yanında yer almıyor olmanız yeterli ve geçerli bir sebeptir! Dostoyevski, Herkes her şeyden sorumludur. Demişti, Katilleri, zulmü cesaretlendiren kurban ile zalimin kanlı dövüşünü izleyen suskun çoğunluktur!

Henüz birkaç gün önce faşizm tüm çıplaklığıyla bir kez daha karşımıza çıktı. Masumca, kendi başına, hiç kimseye zararı olmayan bir sanatçı FAŞİST bir isteği yerine getirmedi diye öldürüldü! Kürtçe söylediği şarkının üzerine ‘’Ölürüm Türkiyem’’ şarkısını söyleyeceksin diyen şahsın, Kalbine saplanan bıçak darbesiyle can verdi!

Faşizmin varlığı yok olmadı. Diyarbakır zindanlarının görüş salonlarına yazılan ‘’Türkçe Konuş çok konuş’ zihniyeti; sanatçıları öldüren, zindanlarına dolduran, cumartesi annelerini yerlerde sürükleyenlerin beyninde ve bilincinde tezahürünü gerçekleştirmektedir. Ataerkil sistemin iliklerine dek yaşadığı ‘’Ya benimsin ya da kara toprağın’’ söylemine Cihan Aymaz’a karşı işlenen vahşette bir kez daha tanık olduk. Doksanlarda Kürtçe kasetleri toprağın altına saklardık şimdiyse Kürtçe söyleyen sanatçıları toprağa saklıyoruz! Değişen nedir? İleriye mi gidiyoruz yoksa geriye mi? Aslında değişen hiçbir şey yok. Sadece biçimsel, küçük dokunuşlar… O da var olan realiteyi inkar edememekten kaynaklanan zaman kazanma oyunları. Sorarsanız derler ki ‘’Kürtçe kanal açtık.’’ Tüm mesele de bu ya, Kürtçe kanal açılır ama Kürtçe tabela asamazsınız. Kürt olduğunuzu söyleyebilirsiniz. Ama bir Kürt olarak yaşayamazsınız. Bu gerçeklik karşısında Uganda Reisini hatırlamamak elde değil; “İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem.” İdi Amin, Uganda Devlet Başkanı… Faşizm karşısında yaşadığımız ikilem budur. Kürt olduğunu söyleyebilirsin, Kürtçe şarkı da okuyabilirsin ama sonrasına karışmam! Bunun bir örneğini sunmak gerekirse Kürtçe şarkı söylediği için bir özel harekatçı (Serkan Akbulut) tarafından on beş kurşunla öldürülen Emrah Gezer’in davasıdır. Müebbet hapis alan Polisin cezası 19,5 yıla indirildi. Çünkü Ankara 9. Ağır ceza mahkemesi Kürtçe şarkı söylemeyi ‘tahrik’ olarak niteledi. 

Egemen ulusun ve egemen sınıfın dışında yer alıp gerçek bir aydın, entelektüel, sanatçı, bir insan olarak duruşunuzu sergilediğinizde, Sivas madımak otelinde diri diri yakılırsınız, Sokak ortasında yetmişlerinde bir aydın olarak vurulan Musa Anter olursunuz ya da işte Kadıköy rıhtımında Cihan Aymaz olarak can verirsiniz! Faşizmin koşulları altında yasalar sizleri korumaz, koruyamaz çünkü korumak istemez. Faşizm, Bir Dersim sürgünü olan Cemal Süreya’nın da dediği gibi ‘’Güneşin linç edildiği bir akşam’’dır. Sanatçıların kurutulduğu, karanlığın, çoraklığın, susuzluğun egemen kılındığı düzenbaz bir düzendir. 

“Faşizm, bir düşünce biçimidir, hayatı algılama biçimidir,” (..) “Apoletli generallerle de gelir, blucinli ressamlarla da, gümüş takılı kolej mezunu kızlarla da!’’ (1) Ya da yoldan geçen bir serserinin ‘’Ölürüm Türkiyem’’ söylemiyle de… Faşizm karşısında asla güvende değilsinizdir. 

Ronald Barthes, ‘’Faşizm konuşma yasağı değil, Söyleme Mecburiyetidir’’ tespitinde bulunmuştu. Cihan Aymaz’ da bir söyleme mecburiyetine kurban gitmedi mi?
‘’Faşizm’’ kelimesi, antik Roma'da hakimlerin taşıdığı ve etrafında sembolik ağaç çubukların yer aldığı bir balta olan fascesten gelmektedir. Doğru bir etimoloji gerçekten de bugün tüm aydınlığı budayan, kesip atan bir balta gibi hayatlarımıza girmiş bulunmaktadır. 

Erich Fromm Özgürlükten Kaçış isimli eserinde; "Faşizm; bireyin özünün güçsüzleştirilip, önemsizleştirildiği toplumlarda yükselir.. Kendine yabancılaşan birey, acımasız faşist simgede kendi korkak benliğini telafi eder.." demektedir. Bu tespit Türkiye faşist kimlik haritasının özeti olduğundan söylenecek ve eklenecek başka bir söze gerek yoktur…

1: Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm!Alev Alatlı)