Kitaplar insanlar için kurtuluşu simgeleyen bir limandır.Yobaz ve kıskaçlara sahip kalabalıktan bir an olsun uzaklaşabilmenin yoludur. En azından benim için böyledir.Karanlıkta kalırsanız bir ışıktır. Yalnızlıkta anlamlı kalabalığınız ve dostunuz olur. Hayatla ladese tutuşmuş insanların koşuşturmanın kıyısında kendi içinin varlığının doruklarında tarihle, felsefeyle, kelamla dinlenme imkanı tanırbu tozlu yapraklar. Kitaplar tanımadığımız, bilmediğimiz dünyaların kapısını aralar. Olası hayatlarımızın provasını önceden tattırır deneyimletir; isimleri farklı karakterler şahsında. Kurşun geçirmez bir sığınak korunaklı bir evdir. Kitapları dost belleyenler asla dostsuz kalmaz. Genç Werther’i, Pavel’i, Gregor Samsa’yı ve İnce Memed’i hep yanımızda, berimizde buluruz. Soylu acılarımız ve soylu ısıtıraplarımızın yanı başında belirirler.

Hele ki günümüzün kan kokan ulus çitlerinde; hiçbir kitaba yazıya imgeye sığmayacak çığlıklarından kurtulmanın o can çekişen vicdanın ve utanılan insanlığın sınırlarından bir an olsun uzaklaşabilmenin (belki kimileri için kafamızı kuma gizlemenin) bir sığınağı haline dönüşmüş bulunmaktadır. Yaşam; dertleri ve tasalarıyla kaçınılmaz olduğunda kitaplara kaçmak insanın önündeki çıkmazlar arasında açılan tek yoldur. Bu gerçeği en çokta kendi deneyimlerimden biliyorum. Uzun yıllar süren esaret dönemimde duvarların üzerime gelişini, çitlerin beni sarıp sarıp hareketsiz bırakmasını, tabut kapağından farksız tavanımızın beni diri diri kapatmasını, içsel bunalım, kıyamet ve cehennemden kaçışı kelamda, kitaplarda buldum… Nitekim bu nedenledir ki 2020 de kitap yasağı getirildi. Üç kitaptan fazlasını tutsaklar cezaevlerine isteyemiyordu. Çünkü bütün o sindirme politikalarının, özenle oluşturulmuş f tipi sistemini ve onlarca psikolojik manipülasyonu boşa çıkaran şey kitapların kendisiydi. Bütün o karamsar dünyanın içine büyülü bir dünya inşa ettirmeyi mümkün ve gerçek kılıyordu. Eğer kitaplar olmasaydı cezaevinde ve ceza gibi bir hayata dönüşen bu hayatta ne yapardım ne yapardık doğrusu düşünmek bile istemiyorum.

Kitaplar her şey olmasa da çok şeydir; hayatı, yaşam biçimlerini, kararları, toplumsal bilinci. İdi, Egosu alt ben ve üst beni yani süper egosu’ kutsal kitaplardan Zebur, Tevrat, İncil ve Kur’an dan, tarihsel kitaplardan etkilenmeyen var mıdır? İnceliği, bakış açısı, bilinci… bugün ne biliyorsak ve ne konuşuyorsak tarih adına ne varsa kitaplar sayesinde..

‘’ insan hayatta olduğu için evler yapar, ama ölümlü olduğunu bildiği için kitaplar yazar. Sürü halinde yaşadığı için topluluk içinde oturur, ama yalnız olduğunu bildiği için okur.’’ (Yazınsal okuma süreçleri-Ayşe Eziler Kıran)

Ali Şeriati: ‘’Okuyun diyor okuyun çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor’’ diyordu ki kendisi de cehaletin kurbanı oldu. Kitaplar; insanı, ‘bilen kişi’ kılar cehaletten uzaklaştırır. Daha kapsamlı özenli düşünmeyi öğretir.

Öyle ya da böyle dünyanın bir yerinde sıkışmış entelektüel camiaya ait insanların başvurduğu bir limandır. Mektup Aşkların da Leyla Erbil; ‘’ Kitaplar da olmasa ben ne yapardım! Bütün gecelerimde onlar var şimdi’’ diye seslenmektedir. Osamu Dazai Öğrenci Kız’da ‘’Kitap okuma denilen şey benden koparılıp alınsa, hiçbir hayat deneyimi olmayan ben ağlayacak halde olurdum galiba. Demektedir. 

Bugün uygarlığın akan kirinden uzak güvenli ve korunaklı bir sığınak bir dulda varsa kuşkusuz kitaplar olmaktadır bu. Bu gerçekleri göz önüne alarak ben de tıpkı William Shakespearegibi seslenmek istiyorum;
‘’Kitaplarım bana yetecek kadar büyük bir krallıktır.’’