Dünya son yüzyıllarda sanayileşmeyle beraber kapitalizmi yaşamaktadır. 1789 Fransız ihtilali, kapitalizmin
büyümeye, gelişmeye başladığı süreçlerdi. 1800'lü yıllar ise, kapitalizmin yaşamın her alanına hakim olmaya
başladığı ve toplum üzerinde hakimiyet kurmaya ve kendi sistemini çok yönlü olarak korumaya başladığı
yüz yıl olma özelliğine sahiptir. Özellikle 1900/1940 yıllar ise kapitalizmin derin kriz yaşadığı ve 1 ve 2 dünya
yada 1 ve 2 paylaşım savaşlarına yol açtığı ve aynı zamanda sosyalist ve ulusal devrimlerin ardı ardına gerçekleştiği
bir önemli yüzyıl olma özelliğine sahipti.
2 dünya ya da 2 paylaşım savaşı da kapitalizmin dönemsel global ölçekte sahip olduğu bir krizin sonucu
gerçekleşti ve bu 2 dünya paylaşım savaşı, insanlığa çok pahalıya mal oldu. Dikkat edilirse, savaşlar
kapitalizmin ekonomik krizlere girmesi sonucu gerçekleşiyor. İşçi sınıfını nicel ve nitel gelişimi, sınıfsal ve ulusal
mücadelelerin gelişimi, kapitalist sistemi yıkmamış olsa da, önemli ölçüde sistemi dizginlemesi, kapitalizmin
sömürü alanlarını en azından ülke içinde daraltmıştır. 1900'lü yıllar aynı zamanda sınıf mücadeleleri sonucu
sosyalsit devrimlerin olmasıda, kapitalizme her yönden darbe vurmuş, en azından kapitalizmi aşan bir
alternatif düzenin olabileceğini kanıtlamıştır. Böylece kapitalist ideologların çok ça söylediği ve dillendirdiği
gibi, kapitalizmin, insanlığın son düzeni olmadığı ve olamayacağı netleşmiş oldu. Kapitalizm modern olarak
birkaç asır yaşındadır ama kapitalizmin yeşerdiği, büyüdüğü ve geliştiği sosyal, kültürel zemin aslında binlerce
yıl öncesine dayanır.
Günümüz modern kapitalizmi, yüksek teknolojiye modern tekniğe ve kısmen görece de olsa gelişmiş topluma
dayanır. Çünkü günümüz kapitalist toplum yapısı, köleci ve feodal toplum yapılarına göre daha ileri olmayı
ifade eder. Köleci ve feodal sistemler eski ilkel teknik ve toprağa dayalı üretim ve çalışma ilişkilerine dayalı
olarak varlığını sürdürüyordu. Bu üç sistem kimi yönleriyle farklı gibi görünselerde, özü itibariyle insanın
sömürülmesine ve ahlaki olarak düşürülmesi, hiçleştirilmesine dayalıdırlar. Bu üç sistemde de insan birçok
yönden kirletilmiş, meta haline getirilmiştir. Bu üç sistemi, insanın insana kulluk yapması olarak göreceğiz,
böyle değerlendireceğiz.
Kapitalizm gökten zembille gelmediğine göre, nasıl oldu da insanı her yönden kuşatma altına alıp, yok etme
sürecine bile getirdi? Ağacı kemiren kurt, ağacın içinden türer misali, işte insanı hiçleştiren bu hastalık
insanın içinde çıkan, durdurulamayan hırslardır, egemen olma zihniyeti, güç olma hastalığı, birileri üzerinde
egemenlik kurup yönetme, sahip olma durumudur. Buna insanlar arası çok yönlü yarış ve rekabet denir.
Ülkeler arası savaşlar, rekabetler hep bu güç ve egemen olma hırsının sonuçlarıdır. Bunun sonucu olarak,
insan hem kendi gerçekliğinden uzaklaşıyor, kendisine zarar veriyor hemde üzerinde yaşadığı gezegeni ve
doğayı kasıp kavuruyor, yakıyor.
Uzun vadede kapitalizmin devamlılığını sağlama imkanları yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Kapitalizmi teknik
olarak ortadan kaldırmak çok zor değil ama kapitalizmi sosyal ve kültürel olarak ortadan kaldırmak sanıldığı
kadar kolay olmayacak. Kapitalizm çoğu kez kendi varlığını sahip olduğu askeri, siyasi ve ekonomik güçle
sağlamaz. Kapitalizm kurmuş olduğu derin ekonomik ve kültürel düzenle bir ahtapot gibi hayatın her yerine
el atarak, nüfüz ederek, girerek, toplumun beynin taru mar eder, dağıtır, ele geçirir, kendisine benzetir. Yani
kapitalizmi büyük oranda ayakta tuttan güç, kapitalize olmuş toplumdur, bireydir.
Toplumu her yönden denetim altına alamayan bir sistem kendisini uzun vadede yaşatamaz, kendi sistemini
sürdüremez. Özellikle geri bırakılmış ve gelişmemiş ülkelerde insanlar hala kapitalizmin ne olduğunu bile
durumdalar. Gelişmiş bazı ülkelerde bazı bedeller sonucu elde edilen bazı sosyal, ekonomik ve demokratik
haklarla yaşayan toplumlarda zaten çoğu zaman dünyada olup bitenlere kayıtsız kalıyorlar ama iğnenin
ucu kendilerine battığı zaman da ayağa kalkıyorlar, Fransa'da sarı yeleklilerin dünya çapınde büyük ses
getiren direnişleri gibi.
Kapitalizm sorulara çözüm bulunduğu bir sistem değildir. Sorunların ürediği bir bataklıktır. Kapitalizmden
sorunlara çözüm beklemek, tilkiyi kümese bekçi yapmak gibidir yada hasta bir insanın mikrobun içinde
bırakarak tedavi etmeye benzer. Kapitalizm sürekli büyümeyi ve karı hedefler. Büyümenin olmadığı yerde
ise krizler ortaya çıkar. Gelişmiş ülkelerde dışarıdan içeriye yeterli bir gelir ve para akışı olduğu sürece,
sistem belli bir dengede temelinde sosyal politikalara ve sosyal devlet politikalarına sahip olmak zorunda
kalarak ve halka görece bir refah vererek varlığını sürdürür. Ancak dışarıdan gelen paranın ve gelirin azalması,
yeni pazarların bulunamaması, kapitalist sınıfı içeride mevcut ekonomik imkan ve birikimlere yönelterek, bazı
kazanılmış hakları ya askıya alarak, bıdayarak yada bitirerek ulaşmak istediği maksimum karı elde etmeye
yöneltecektir.
Kapitalizm her zaman her yönden bir tıkanma ve kriz yaşayacaktır. Tıkanma ve kriz kapitalizmin doğasında
var. Son 15 yılda Avrupa ve Amerika'da dünyada büyüklü küçüklü olmak üzere yüzbinlerce işyeri, mağazalar
zinciri, perakende mağazaları hatta holdingler, dev şirketler iflas bayrağını çektiler, bu adı geçen krizler
neticesinde. Gelişmiş ve refah seviyesi yüksek olan ülkeler dışında, dünyanın önemli bir bölümünde halklar
yoksulluk yaşıyorlar. Bundan 30-40 yıl önce kapitalizm dünyanın her tarafında yeterli bir pazar bulabiliyor,
ürettiği ürünleri elden çıkarabiliyorlar, satabiliyorlardı. Ancak şimdiki durum çok farklıdır. Yukarıda belirttiğimiz
gibi bazı holding, şrket ve mağazaların kapanması, bazı fabrikaların kapanması gerek ulusal alanda gereksede
uluslararası alanda yeterli bir pazar bulamama ve ürünleri satamamaktan kaynaklıdır. Pazarların daralması yada
kapanması durumu işte kapitalizm için kriz demektir, tıkanıklık demektir. Bu kriz ve tıkanıklığı aşmanın yoluda
ülke içinde kazanılmış haklara yönelme, toplumsal hakları kesme, kısma, ortadan kaldırmaya çalışmadır.
Mesela İngiltere'de bir ara, hükümet, çocuk yardımını bir süre dondurma ve buradan gelecek gelirle bütçe açığını
kapatmayı gündeme getirmişti. Lordlar Kamarası, çocuk parasını dondurmanın başka yardımalarında
kesilmesine yol açacağını ve bunun sonucuda da ülke genelinde bir yoksulluğu ve bereberinde de bir krizin ve kaosun
oluşabileceğibi açıklamış hükümetin bu kararını ret etmişti, kabul etmemişti. Tabi Lordlar
Kamarasının bunu kabul etmemesi, halkı sevdiğinden kaynaklanmıyor, olası bir halk ayaklanmasından korktukları ve
bunun Labour ve daha aşırı sol kesimleri daha çok güçlendereceğinden korktukları içindir. İngiltere'de Royal family
yani Kraliyet ailesinde, kendi ülkelerinde belli bir barışın ve huzurun olmasını istiyorlar,
kendi sistemlerinin tehlikeye girmesinden çekindikleri için. Avrupa ülkelerinde refah seviyesi yüksek olan ve sosyal
devlet politikasının kısmen bile işlediği ülkelerde egemen kesimler bu konuda temkinli hareket ediyorlar. Önce bazı
tüketim mallarına yada petrole zam yapıyorlar. Eğer bunlara bir ihtiraz ve karşı çıkış görmediklerinde de daha aşırı,
gidip, sosyal haklara yöneleceklerdir. Fransa'da bir ara, halk aslında petrole yapılan kısmi zam için sokakara çıkmadı, bunun
sonucunun nerelere varacağını öngördüğü için aniden harakete geçip yılanın başını daha küçükken ezdiler. Yani bu
direniş aslında kapitalizme isyan etme direnişidir.
Ayrıca dünyada, başta Ortadoğu olmak üzere savaşların hala küçük çapta devam ediyor olması, adı geçen kriz ve
tıkanıklığı atlatmaya ve kapitalizme taze kan bulmaya yöneliktir. Kapitalizm eski gücünü ve permormansını ağır ağır
kaybediyor, yaşlanıyor. Kapitalizmin yüz yıl önce olduğu gibi her yere istediği gibi saldırma ve girme imkanları
azalıyor. Mümkün olduğunca şimdiki savaşlar daha çok siyasi ve ekonomiye yaptırımlara dayalı olarak yürütülüyor.
Eğer siyasi ve ekonomik yaptırımlarda gereken sonuçları alamadıkları zaman, savaş devreye giriyor ama bunu bile
günümüzde ellerinden geldiğinde kısa bir zaman diliminde az masrafla yapmaya çalışıyolar. Çünkü artık 3 harcayıp
5 alamıyorlar yüz yıl öncede olduğu gibi. Yani 21 yüzyıl, kapitalizmin geleceğinin uzun vadede olmayacağı ve sona
ereceği yüz yıl olacaktır.
Kapitalizm kısa yada orta vadede ortadan kalkmaz ama ciddi bir demokratikleşmeyi dünya çapında gerçekleştirmeyen
bir kapitalizmin uzun vadede yaşama şansı olmayacaktır. Çünkü halklar bütün sorunların kapitalizmden kaynaklandığını
artık anlıyorlar, fark ediyorlar. Bazı Avrupalı muhafazakar sağ siyasetçiler bile, kapitalizmin artık bu şekilde yoluna
devam edemeyeceğini bazı reformlara, yeniliklere ihtiyaç duyduğunu söylüyorlar. Yani sadece kendisini düşünen,
kar elde etmekten başka bir amacı olmayan dünyayı savaşlara boğan bir sistemin dünyayı felakete sürükleyeceğini
dile getiriyorlar. Yani kapitalizmin artık yaşlandığını görüyorlar ve bu yaşlılığı, kapitalizmi dünya çapında biraz demoktarik
hale getirip, kabul edilebilir bir noktada tutarak geciktirmek ve mümkünse kapitalizme taze kan verip gençleştirmek
istiyorlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, kapitalizmin yaşlanmasını ve yıkımını uzun vadede engellemeyeceklerdir,
durduramayacaklar. Kapitalizmi aşan ve kapitalizmin çok ötesine geçen, savaşsız, sınırsız, sömürüsüz ve sınıfsız bir sistem,
bir yaşam tarzı kurmak mümkündür...