Seçimlerin yapılması toplumsal yönetimde demokrasinin gelişmesi ve toplumun kendi kendisini yönetmesi bakımından önemlidir. Köleci ve feodal sistemlerde toplumun tepesine çöreklenen aileye dayalı hanedanlıklarla-krallıklarla toplumlar adeta köle ve yarı köle çeklinde bir esaret yaşamına sahiplerdi. Feodalizmin tasfiye edilmesi, hanedanlıkların toplumların yaşamında sökülüp atılması demokrasinin gelişmesi ve toplum yaşamında temsiliyet bulması açısından önemli bir gelişme olmuştur. Seçim sisteminin gelişmesi kapitalizmin gelişimiyle paralel olmuştur. Daha doğrusu, sanayileşmeyle yeni gelişen egemen sınıf olan burjuva-sermaye sınıfı seçimleri kendi iktidarının gelişmesi ve meşruiyet kazanması için kullanmıştır ve sermayenin egemenliğini toplumsal özgürlük olarak göstermiş ve kendi sistemini toplumun ulaşabileceği en son sistem olarak göstermiştir. Yani paranın egemenliği demokrasi ve özgürlük olarak topluma kabul ettirilmiştir. Toplumsallıktan kopmuş ve toplumsal değerlere yabancılaştırılmış bencil bireysellik özgürlük olarak görülmüştür. Yapılan bütün bireysel çalışma, başarı ve girişimlerin hepsini özgürlük kabul edilmiştir. Toplumlar tarihinde, toplumsal değerleri en çok kullanan ve toplumsal değerlerin içini adeta boşaltırcasına, oyarcasına harcayan sistem kapitalizm olmuştur. Sadece insanı değil, doğayı da korkunç bir şekilde yağmalayan sistem para sistemi olmuştur. Maddiyatı hayatın kendisi olarak gören, insanı maddiyata kurban eden, parayı her şey olarak gören sistem paranın kendisidir. Bu sistemde mal, mülk ve para her şeydir ve insanın bir değeri yoktur.  İnsanlığın geldiği son durum ve dünyanın son hali neyi özetliyor, ne anlatıyor ve insan toplumu neyi yaşıyor? Kendi kendine düşman bir insan gerçekliği yaşanılıyor. Mülkiyetin-paranın egemenliği bütün insani değerleri yok etmiştir diyebiliriz. İnsanın değerinin sahip olduğu maddi güçle ölçüldüğü en rezil sistem işte kapitalizmdir. Maddi gücü hiç olmayanlar insan olarak bile görülmez oldu. Demokrasi sermayenin elinde adeta tanınmaz hale getirildi. Sandık demokrasisiyle toplumlar toplumsal irade felç edildi. 

En kötüsü de toplumun, kendi iradelerinin sandığa kilitlendiğinin farkına varamamasıdır. Sadece seçimlerin olması ve siyasi yönetimin göstermelik değişimini demokrasi olarak görmek, toplumun iradesini bitirmekle kalmamış, aynı zamanda sermayenin egemenliğini daha çok meşrulaştırmıştır. Varlığı meşrulaşan bir sistem, toplum karşıtı olan her şeyi yapmaya kendisini yetkili ve inisiyatifli görüyor. Almanya'da, 2, paylaşım savaşı koşullarında, bir subay, Hitler'e, halk savaştan zarar görüyor, savaşa son verelim dediğinde, Hitler, kendileri bizi seçti, olanların sonuçlarına katlanacaklar diyor. Yani kapitalizmde seçimler, halka hizmet değil, zulüm, baskı, fakirlik getiriyor. Dünyanın gidişatı bunu netçe gösteriyor. En çok egemenlik savaşları ve on milyonlarca insan ve trilyonlarca dolar para ve maddi imkân son yüz yılda harcandı, oldu ve öldü. İnsanlık adeta cehennem hayatı yaşadı. Seçimler demokrasinin işlevselliği için yapılıyorsa savaşlar neden oluyor? Savaşlar oluyorsa seçimlerle amaçlanan nedir? Demokrasinin olduğu koşullarda savaşlar neden oluyor? Sömürünün olduğu, insanın bir eşya kadar bile değerinin olmadığı bir sistemde seçimlerin olması toplumu kandırmaktan ve sermayenin özgürlüğünü garantilemekten başka bir işe yaramaz. Özellikle geri kalmış ve gelişmemiş ülkelerdeki seçimler, toplumu tam olarak bir kandırma ve oyalamadır. Özellikle vahşi kapitalizmin hâkim olduğu siyasi koşullarda toplum ne kadar çok oy kullanırsa, sandığa giderse, kendisini ezen bir sistemi o derece kendi eliyle meşrulaştırmış olur. Bu durumda, toplumsal irade sermayenin tahakkümü altına girmiş olur. Bu koşullarda sahte vatanseverlik, sahte demokrasi vaatleri, içi çürütülmüş özgürlük söylemleri, adalet gibi toplumsal değerler, toplum üzerinde sermayenin egemenliğini kurmak ve devam ettirmek için kullanılır. Toplumsal değerleri kullanıp toplum üzerinde egemenlik kurmak ve toplumu sömürmek topluma yapılmış en büyük kötülüktür. Toplum sadece seçimlerde hatırlanır, sermayenin sözcüleri alanlara çıkıp çeşitli vaatlerde bulunurlar, alkışlanırlar, seçildikten sonrada toplumu unuturlar ve toplum hep bir beklentide kalır ve öyle bir durum gelişir ki, toplum kapitalist partiler arasında seçimden seçime sahada top gibi oradan oraya şutlanır. Yaşam devam ettiği için, toplumlar, kapitalist düzen partilerinden sürekli bir beklenti içinde olurlar ve düzen partileri adeta hayatın kendisi olarak görülür. 

Sistem bilinci olmayan insan kitleleri, kapitalizmin adeta kullandığı bir meta haline gelir, getirilir. Kapitalizmde faaliyet yürüten birçok sol-sosyalist parti bile, seçilseler bile kapitalizmin değirmenine su taşıyorlar ya da topluma çok kısmi bir hizmet yapıyorlar ama ekseriyetle sermayenin varlığına hizmet ediyorlar. Ki kapitalizmde birçok sol-sosyalist partinin çakma-sahte sol-sosyalist partiler olduğunu belirtelim. Toplumun, kapitalist sistemin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını bilince çıkaramaması ve siyasi gereklerini yerine getirememesi durumunda bu sistem toplum üzerinde siyasi varlık sürdürmeye devam eder. İşte kapitalizmde demokrasinin, seçim kandırmasıyla ne hale getirildiğini ve nasılda hayatın dışında itildiğini görüyoruz. Demokraside illaki seçimler olur. Yani seçimsiz bir demokrasi olmaz ama sadece seçimlerin olmasını demokrasi olarak görmek ve toplumun iradesini dikkate almamak ve topluma hizmet etmemek seçimlerin, demokrasi adı altında kullanıldığını ve toplumun kandırıldığını gösteriyor. Bir ülkede, yüzlerce kez seçimlerin yapıldığını ve toplumun cehennem hayatı yaşadığını varsayarsak seçimlerin nedenini çok daha iyi anlarız. Demek ki sermayenin egemen olduğu koşullarda seçimler halka hizmet için değil, sınıflı sistemin varlığının devamını sağlamak için yapılır. Kapitalizmde sermaye partileri, kendilerini halkın dostları olarak gösterirler ve halkı sisteme bağlama çabası için olurlar. Seçim koşullarında toplumun karşısına çıkarlar, toplumsal sorunlardan söz ederler, en iyi benim partim hizmet eder derler, kendi aralarında rekabete girerler, yarışırlar. Bu arada, toplumun gözünde artık biten, siyasi olarak miadı dolmuş olan partiler kapanır, başka isimlerle, renklerle, tabelalarla, kişilerle toplumun karşısına çıkarlar. Bütün bunlar, sermaye rejimi var olduğu sürece devam eder ve seçimlerle aslında kapitalizmde ihtiyaç duyduğu taze kan verilir, nefes aldırılır. Çünkü kapitalizmde bolca düzen partisi var ve toplumu kandırmak için sırada beklerler. Burada, önemli olan gerçek demokratik ve toplumsal partilerin siyaset sahnesine çıkıp bu sermaye partilerinin gerçek yüzlerini halka göstermek ve teşhir etmek olmalıdır. Halkı, gerçek demokrasini ve özgürlüğün ne olduğunu halka anlatmak ve halkı eğitmek önem kazanmaktadır. Toplumlar, çoğu kez, içinde yaşadıkları ekonomi-politik sistem gerçekliğini bilmezler ve kendilerine yedirileni doğru olarak kabul ederler. Bu açıdan, kapitalizmin ne olduğunu topluma doğru anlatmak ve bu sitemi aşmanın gerekli olduğu konusunda toplumu eğitmek önemlidir.